Davacı tarafından sözleşmenin feshi ile ödediği bedelin iadesi talep edilmiş olup; taraflar arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi incelendiğinde; sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığı, tapu devri yapılmadığı gibi sözleşmenin geri dönülmeyecek şekilde ifası söz konusu olmadığından, geçerli bir kat karşılığı inşaat sözleşmesinden bahsedilemeyeceği, bu nedenle, “çoğun içinde az da vardır” ilkesi gereğince fesih yerine sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar verilmesi gerekeceği, sözleşmenin geçersizliği halinde ise; iki taraf da aldıklarını iade yükümlülüğü altında olup davacı taraf bu amaçla ödediği bedelin iadesini istediğinden, ispatladığı ödemelerin iadesi yönünden hüküm oluşturulması gerekeceği-
Yeni korona virüs covid-19 salgını ile, 7226 sayılı kanunun geçici 2.maddesi ile kabul edilen "1.3.2020 tarihinden 30.6.2020 tarihine kadar işleyecek işyeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz" düzenlemesinin yasa koyucunun yaşanan pandemi ve alınan tedbirler kapsamında iş yerlerine ilişkin kira sözleşmelerinin feshi ve tahliyenin belirli bir süre ile engellendiğini gösterdiği-Davalı kiracının takibe konu kira bedelini ödediğini veya sair sebeplerle istenemeyeceğini İİK'nun 269/c maddesinde sayılan belgelerle ispatlaması gerektiği- 7226 sayılı kanunun geçici 2. maddesi düzenlemesinin kira bedelinin tahsilinin istenmesine yasal bir engel oluşturmadığı-
Taşınmazların gerçek bedellerinin çok altında değerlerle miras bırakanın oğlu vekil tarafından davalıya satıldığı, bedelinin miras bırakana ödendiğinin de kanıtlanamadığı, davalının vekalet görevini kötüye kullandığı, davalı ile vekilin tanışıklığının bulunduğu, aynı yerde oturmaları nedeniyle görevinin kötüye kullanıldığını bilebilecek durumda olduğu, vekil ile el ve işbirliği içerisinde hareket ederek miras bırakanı zararlandırdıkları görüldüğünden iyi niyet savunmasının dinlenemeyeceği-
Satış vaadine konu taşınmazın sözleşme tarihinde tapusuz olduğu, davalıların murisi tarafından özel parselasyona tabi tutulmuşsa da, sözleşme tarihinde ifasının mümkün olmadığı, kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın üçüncü kişi adına kayıt ve tespitinin yapıldığı, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının, taşınmazın dava dışı 3. kişi adına tapuya kayıtlı olması nedeniyle ifa olanağı bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşıldığından, sonraki imkansızlık nedeniyle borcu sona eren davalı mirasçıların, murislerinin davacı taraftan aldığı satış bedelini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etmesi gerektiği- Borcun sona erdiği tarih itibariyle, davacının talebi doğrultusunda denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplama yapılması gerektiği- Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden on yıllık zamanaşımı süresi uygulanacağı ve bu sürenin sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra işlemeye başlayacağı- Satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye, yani vaat alacaklısına teslim edilmişse, on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda, zamanaşımı savunmasının, iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenmeyeceği- Taşınmazın zilyetliğinin davacıya devredilmiş olması, hem de davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının reddi kararının ...2009 tarihinde kesinleşmesi karşısında, davacı açısından borcun sona erdiği tarih ...2009 olup, davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin de dolmamış olduğu-
Taşınmaz satış bedelinin tapuda düşük gösterilmesi vekalet görevinin kötüye kullanıldığını göstermeye yeterli olmayıp; davacı vekil ile davalı ilk elin, el ve işbirliği içerisinde hareket ederek vekalet görevinin kötüye kullanılıp kendisini zararlandırdığını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Gecekondu hakkına tapu tahsis belgesi verilerek imar affından yararlandırılan davacının taşınmazını sözleşme tarihinden evvel iktisap ettiği, yani sözleşme tarihinde bu taşınmazın üzerine kayıtlı olduğu bilinerek davacıya hak sahipliği sıfatı kazandırıldığından sözleşmenin feshinin TMK. 2. maddesine uygun düşmediği, davacının herhangi bir kastı ve kusuru bulunmadığı, dolayısıyla sözleşmenin fesih bildiriminin haksız olduğu gerekçesiyle feshin haksız olduğunun tespitine karar verilmiş ise de; gerek 2981 s. Kanun, gerekse tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları sözleşme hükümleri uyarınca; ilgili sözleşmenin imza tarihinden önce davacı adına kayıtlı 1977 iktisap tarihli taşınmazın bulunduğu sabit olduğundan, belediyenin sözleşmeyi feshetmesinde hakkın kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceği, hak sahibi olmadığı halde sözleşme imzalayan davacının sözleşmesini tek taraflı iptal edilebileceği-
Sigorta şirketinin, oyalama kastı ile "sigorta tazminatını ödeyeceği" konusunda sigortalısında bir inanç yaratarak zamanaşımı süresinin bitiminden sonra zamanaşımı def’inde bulunmasının iyi niyet kurallarına aykırı bir davranış olduğu-
Davacının seçimlik hakkını onarım yönünde kullanmış olduğu, onarım neticesinde arızanın giderildiği, bu hâli ile malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi talebinin hakkaniyete ve taraflar arasındaki hak ve menfaatler dengesine aykırı olacağı--
Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşmenin resmi biçimde yapılmaması halinde, tarafların verdiklerini "haksız iktisap" kuralları gereğince geri isteyebileceği- Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda, alacaklıların bazı istisnai hallerde "tüzel kişilik perdesi aralanmak" suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu yoluna gidebileceği- Ceza davasında (davalı şirkette 200 hisse üzerinden 199 hissenin sahibi ve yetkili müdür olan) davalı hakkında -"şirket yöneticisinin dolandırıcılığı suçunu işlediği" gerekçesiyle verilen- mahkumiyet kararı ile bu kararda kabul edilen maddi vakalar, hukuk hakimini bağlayacağından, itirazın iptali davasında, ceza davasının "bekletici mesele" yapılması gerektiği-
İnançlı işlemin varlığı usulünce ispatlanamadığından, inançlı işlem iddiasına dayalı davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı- Hile iddiası bakımından davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı- Belge ile senetteki imzaların davalıya ait olmadığı Adli Tıp Kurumu raporuyla saptanmış ise de, tanık beyanlarında sözkonusu belge ve senedin, taşınmazın devrini temin amacıyla davalı tarafından davacıya verildiğinin ifade edildiği, ceza dosyasında verilen karara göre de, çekişmeli taşınmazın tefecilik eylemi nedeniyle davalıya devredildiğinin saptandığı, kredi temini için davalıya devredildiği tanıklarca da ifade edilen çekişmeli taşınmazın 4 gün sonra diğer davalıya devredilmesi olguları hep birlikte değerlendirildiğinde temlikin hile ile gerçekleştiğinin kabulü gerektiği- Kayıt maliki olan ikinci el davalının da, ilk temlikten 4 gün sonra taşınmazı devraldığı ve satış bedelinin resmi senette yazılı bedel olduğunu beyan ettiği, resmi senette yazılı bedelin 11.000,00 TL, keşfen saptanan değerin ise 169.152,00 TL olması karşısında, kötüniyetinin davacı tarafça ispatına gerek bulunmadığı gözetildiğinde davalının durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup, TMK’nin 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-