Taraf şirketlerin Türk tabiiyetinde olmaları, asıl sözleşme ve tahkim şartının Türkiye dahilindeki bir işle ilgili ve Türkiye dahilinde imzalanmış olması sebebiyle halen yürürlükte bulunan 805 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre Türkçe yapılıp yazılması zorunlu olmasına rağmen bu maddeye aykırı olarak İngilizce düzenlenip yazılmış olması, asıl sözleşmenin ifa ile sonuçlanmış olması sebebiyle geçersizliğini ileri sürmenin TMK’nın 2. maddesi hükmünce hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu düşünülse dahi, asıl sözleşme ile tahkim şartı - anlaşması birbirinden bağımsız - ayrı sözleşmeler oldukları ve tahkim şartının ileri sürülmesi bu davanın açılmasından sonra gündeme gelmiş olup, tahkim şartının ifa ile sonuçlanmasından söz edilemeyeceği, tahkim şartını da ihtiva eden sözleşmenin yabancı dilde yapılmasını sağlayan sözleşme tarafı da davacı taşeron olmadığından tahkim şartının geçersizliğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmayacağı, 805 sayılı Kanun’un 4. maddesine göre İngilizce olarak Türkçe dışında bir lisanla yapılan tahkim şartı bunu ileri süren davalı yüklenici lehine dikkate alınamayacağından, tahkim ilk itirazı reddedilip, işin esası incelendikten sonra, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Dosya arasında mevcut davacıda bulunan ... Bankası A.Ş'ye ait konut kredisi hesap cüzdanından 147.807.051 ETL'nın 18.06.2007 tarihinde kapatıldığı ve hesabın ... Bankası'na devir olduğu ve dava dosyasından mevcut 18.06.2007 tarihli dekontun açıklamasında "N.K 18.06.2007 tarihinde 233.21 TL ödeme ile krediniz kasadan tahsil edilerek kapatılmıştır." yazıldığı görüldüğünden kapanış bakiyesi olan 147.807.051 ETL'nin davacı tarafından ödendiği ispatlandığından mahkemece sebepsiz iktisap ve denkleştirici adalet kuralı gereğince ödendiği ispat edilen bedelin dava tarihinde ulaştığı alım gücü belirlenerek, belirlenecek miktarın tahsiline karar verilmesi gerekirken 13.000 DM'nin karşılığı olan bedelin de ödenmesine karar verilen miktara dahil edilmesinin doğru görülmediği ve davalıların mirasçısı olmadığı gözetilmeden aleyhine hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Yapılan ödemelere ilişkin bankaya yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda ihtirazi kayıt koyulabilecek sistemsel yapının bulunmadığı belirtilmiş ise de, bu durumda davacının başka suretle de faiz alacağı yönünden ihtirazi kayıt sunmadığı, faiz alacağı saklı kalmak kaydıyla yapılan ödemeleri kabul ettiğini davalı tarafa bildirmediği, sözleşmede borç ödedikten sonra ayrıca faizinin de istenebileceğine ilişkin açık bir hükmün yer almadığı, davacının ödemeleri kabul ettikten sonra ve son ödeme tarihinden 13 ay sonra fatura düzenleyerek faiz alacağını talep etmesinin BK 113 ve MK 2 maddeleri kapsamlarında yerinde olmadığı-
Davalı tarafın davacı markasına yanaşacak suretteki fiili kullanım şekilleri dikkate alınarak davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men ve ref’i ile davalı adına tescilli markaların TPMK Mal ve Hizmetler Sınıflandırma listesinin 35/06 alt grubunda yer alan genel mağazacılık hizmetleri ile 29. sınıfta yer alan mallar yönünden hükümsüzlüğüne, sair hizmetler yönünden hükümsüzlük davasının reddine dair verilen karar isabetli ise de dosya içinde yer alan ticaret sicil evrakından davalı şirketin ticaret unvanını 2008 yılında "... Ltd" olarak tescil ettirdiği ve dava tarihine kadar da fiilen kullandığı anlaşılmakta olup, dava tarihi itibariyle tescilin üzerinden altı yıldan fazla zaman geçtiği halde, davalının ticaret unvanının tesciline ve fiili kullanıma uzun süre sessiz kalan davacı tarafın, davalı tarafça bu ticaret unvanı ile bir çok yatırım ve ticari faaliyet gösterilmesinden sonra unvan terkini davası açmasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil edeceği ve bu davranışın TMK'nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği gibi, daha önceden tescilli benzer bir ticaret unvanı bulunmaksızın sırf işlevleri farklı olan marka hakkına dayalı olarak ticaret unvanının terkinini istemesinin de 6102 sayılı TTK'nın 52. ve 55. maddeleri ile bağdaşmadığı-
Yasadan doğan emeklilik hakkını kullanmak amacıyla iş sözleşmesinin feshedilmesi hakkın kötüye kullanılması sayılamayacağından kıdem tazminatı talebinin reddinin isabetsiz olduğu-
Davaya konu edilen taşınmazda tüm paydaşların kullandığı veya kullanabileceği çekişmesiz bölümler bulunmaması durumunda paydaşlar arasında fiili kullanım biçiminin oluştuğunun söylenemeyeceği, davacı ve davalının dava konusu taşınmazda paydaş olması ve dava konusu taşınmazın sadece davalı paydaş tarafından kullanılması nedeniyle davacının payı oranında müdahalenin men'ine karar verilmesi gerekeceği-
Mirastan feragat sözleşmesinin geçersiz olduğu ileri sürülerek sözleşmenin iptaline bağlı olarak davalılar adına kayıtlı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile tescil isteği-
Kâr paylı karma hayat sigortası sözleşmesinden kaynaklanan ve sigorta süresi sonunda ödenmesi gereken tazminatın uyarlama yapılarak tahsili istemine ilişkin davada; toplum nezdinde “güvenilir kişi” sıfatına haiz olan ve üzerine düşen koruma yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalı ..., güven sorumluluğu kapsamında, davacının haklı güveninin boşa çıkarılması nedeniyle (davacının) uğradığı zararı gidermek zorunda olduğu- O hâlde somut olayda davacının güveninin boşa çıkması nedeniyle uğradığı zarar miktarının belirlenmesi noktasında ve hâkimin hukuk yaratması kapsamında davacının da talebi gözetilerek uyarlama yapılabileceği-
Dava, markanın hükümsüzlüğü, marka hakkına tecavüzün tespiti, meni, alan adının terkini ve tazminat istemleri- Kötüniyetli tescilin varlığı için kötüniyet tescil başvurusu anında var olması, tescilden uzun süre sonraki kullanımlarda, markanın tescil olunduğu gibi değil de başkalarının markalarına yanaşılarak yapılan kullanımlar marka hakkına tecavüz teşkil edebilirse de tek başına kötüniyetli tescile delalet etmeyeceği-
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle açılan kiranın uyarlanması davasında ihtiyati tedbir kararı verilip verilmeyeceği- Davacı kiracının restoran olan kiralananda yapmış olduğu işin niteliği ve tüm koşullar ile taraflarca sunulan deliller göz önünde bulundurularak, kiranın mahkemece takdir edilecek bir miktar üzerinden ödenmesi konusunda "ihtiyati tedbir kararı" verilmesi, ancak bu tedbir kararının mahkemece belirli aralıklarla veya tarafların müracaatı üzerine değerlendirilerek durum ve koşulların değişmesi halinde kaldırılması veya belirlenen yeni bir miktar üzerinden devam etmesine karar verilmesi gerektiği-