Poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimsenin, keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def'ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremeyeceği; ancak, hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde bu def’iler ileri sürebileceği- Takip alacaklısının kötüniyetli olduğu iddia ve ispat edilmediği gibi, senet metninde de tüketici sözleşmesi nedeniyle verildiğine ilişkin bir ibare bulunmadığından ve icra mahkemesinin dar yetkili bir mahkeme olması, borçlunun senet lehtarı ve cirantası olması karşısında, TKHK’nın 6/A maddesi gereğince senedin nama yazılı düzenlenmesi gerektiği iddiasını hamile karşı ileri sürmesinin (TMK. 2) çelişkili davranış yasağını oluşturduğunun kabul edilmesi gerektiği-
İİK'nın 72. maddesi uyarınca açılan borçlu bulunmadığının tespiti ve ipoteğin kaldırılması istemine ilişkin davada; icra takibinden önce davalı ipotek alacaklısı bankaya yapılan 16.01.2014 tarihli ve 44.868,84 TL bedelli ödemenin ipotek resmi senedinden kaynaklanan kredi sözleşmesiyle borçlanılan tüm borcun karşılığının ödendiği ve bu miktar ödenmekle davalı banka tarafından borcun bu miktarda olduğunun kabul edilmesinin gerektiği, lehine ipotek verilen davalının başka kredi borçlarının olduğu belirtilmek suretiyle ipoteğin fek edilmemesinin dürüstlük kuralına ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilmişse de, davalı banka tarafından ipotekle güvence altına alınan kredi borçlarının toplam miktarının yatırılan 44.868,84 TL kadar olduğu yönünde herhangi bir kabulünün bulunmaması karşısında söz konusu paranın yatırılması durumunda ipoteğin fek edileceği inancının oluşturulduğu yönündeki gerekçenin yerinde olmadığı-
Menfi tespit davasının konusunu teşkil eden borcun dayanağı taşıt kredi sözleşmesi ve kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, 02.05.2014 tarihinde gerçek kişiler tarafından açılan davanın tarihi itibarı ile kredi kartından kaynaklanan alacağın tüketici sıfatına haiz davacılar tarafından tüketici mahkemesinde açılması gerektiği gibi yine diğer kredi sözleşmesinin de tüketici kredisi sözleşmesi niteliğinde olması sebebiyle taşıt kredisi sözleşmesinden kaynaklanan davanın da tüketici mahkemesinde açılması gerektiği, mahkemece görev hususu re’sen gözetilerek davanın görevsizlik nedeniyle reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa girilmesinin doğru olmadığı-
Tarım arazilerinde fiili taksim olgusu, önalım hakkına engel teşkil eder mi? Dava dilekçesinde dava değeri olarak gösterilen ve harcı yatırılan değer üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davacı eşin taşınmazın devrine açık rızası bulunmuyorsa, eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmenin imkansız olduğu- Yani eşin "açık rızası alınmadan" yapılan işlemin "geçersiz olduğunu" kabul etmenin zorunlu olduğu- Dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu tanık ve taraf beyanları ve mahkemece yapılan keşifle anlaşıldığına göre tapusunun iptali ile davalı eş adına tescilini ve bu bölüm üzerine aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesi gerektiği-
Mirasbırakanın ölümünden sonra uzun yıllar ses çıkarmayan davacıların, organize sanayi bölgesinin ve süt fabrikasının kurulması ile birlikte taşınmazın büyük rant kazanması üzerine mirasbırakan tarafından gerçekleştirilen temliklerin mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiği iddiasıyla iptal tescil davası açtıkları sonucuna ulaşıldığı- Her ne kadar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalar hak düşürücü süre ya da zamanaşımına tabi değil ise de mirasbırakanın  ölümü üzerinden 35 yıl geçtikten sonra taşınmazın aşırı rant kazanmasından sonra dava açılmasının da dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği-
Hizmet verdiği davalı şirket ile ile davalı diğer şirket arasında organik bağ bulunduğunun, şirket ortakları ve yöneticilerin aynı şahıslar olduğunun, sözleşmeye taraf olan şirketin borçlulardan kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğunun iddia edilmesine rağmen mahkemece bu hususta araştırma yapılmadan, “tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu ve perdenin aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı ve sözü geçen şirketlerin aynı tüzel kişiliklere sahip olup olmadıkları değerlendirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu-
“Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu- "Davalılar arasında organik bağ bulunduğu, şirket ortakları ve yöneticilerin aynı şahıslar olduğu, davalı borçlunun, borçlarından kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğu" iddiaları mahkemece araştırılmadan ve somut uyuşmazlık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşup oluşmadığı ve sözü geçen şirketlerin aynı tüzel kişiliklere sahip olup olmadıkları değerlendirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava konusu alacak miktarının bilinebilir, hesap edilebilir, belirlenebilir yani likit alacak niteliğinde olması halinde davacı yararına İİK. mad. 67/2 uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
Menfi tespit davası- Bedelsizlik iddiası- Şahsi def'i- Mutlak def'i- Hayatın olağan akışına aykırılık-
28.02.2009 tarihinden sonra kullanılan kredilerde emekli maaşından kesinti yapılmasına yönelik muvafakatlerin önceden verildiği gerekçesiyle geçersizliğinden ve haksız şart teşkil ettiğinden bahsedilemeyeceği- Blokenin kaldırılması/alacak davasına ilişkin uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık ve ahde vefa ilkesine çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği-