Vekil edene karşı sadakat ve özen yükümlülüğü bulunan vekilin vekalet görevini kötüye kullanılarak yaptığı iddiası ispatlanmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davalı tarafından öncesinde şirketi temsil yetkisine haiz dava dışına yapılan ödemelerin davacı şirkete yapılmış sayılmasının kabulünün gerekeceği- Dava konusu edilen miktarın dava dışı ödeme tarihi itibariyle şirket müdürü olan kişinin davacı şirket adına aldığının sabit olduğu, iyiniyetle davalı tarafından yapılmış bu ödemelerin davacının ödeme tarihi itibariyle ortağı ve müdürü olan kişinin hesabına yapılmış olduğundan, şirket adına yapılmadığından bahisle ödemenin şirkete yapılmadığını iddia etmenin MK'nın 2. maddesindeki iyi niyet kuralı ile bağdaşmayacağı-
Önalım davasından önce birden fazla satış gerçekleşmişse, önalım davasının en son satın alana karşı açılması gerekeceği, dava, önalıma konu paya ilişkin "tapu kaydının iptalini" de amaçladığından, kayıt sahibi aleyhine açılması zorunluluğunun bulunduğu- Paydaşlar taşınmazı aralarından fiilen taksim ettiğinden, zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacı/paydaşın tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının dürüst davranma kuralı ile bağdaşmadığı, eylemli paylaşmanın varlığı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
"Çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme" suçunun failinin; çek karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olan tüzel kişinin mali işlerini yönetmekle görevlendirilen yönetim organı üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa bu sefer yönetim organını oluşturan tüm gerçek kişiler olacağı- Herhangi bir nedenle (sürenin dolması, istifa vb.) yönetim kurulu üyeliği ve dolayısıyla çekin karşılığını bankada bulundurma yetkisi, Kanunda yazılı usulüne uygun şekilde sona ermiş olan yönetim kurulu üyesinin, yönetim kurulundan ayrılması hususunun şirket yönetimi tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması halinde; şirketin yönetim kurulundan ayrıldıktan sonra karşılıksızdır işlemine tabi olan bir şirket çeki nedeniyle kural olarak cezai sorumluluğuna gidilemeyeceği- Ancak anonim şirket adına düzenlenen çekin karşılığını bankada bulundurmakla görevli yönetim kurulu üyesinin Kanunda öngörülen sebeplerle ve usulüne uygun şekilde bu üyeliği sona ermesine ve bu husus yönetim kurulu tarafından tescil ve ilan edilmemesine rağmen; ayrıldığı anonim şirket yararına olmak üzere piyasada kendisi, ayrıldığı anonim şirketle bağlantısı olduğu tespit edilen üçüncü kişiler veya ayrıldığı anonim şirket adına; çek düzenlemeye, bu kişiler adına düzenlenen çeki bir şekilde ele geçirerek şirketin alacaklılarına şirket menfaatine teslim etmeye veya anonim şirket adına halen yönetici gibi davranarak bu çeklerle anonim şirket yararına mal veya hizmet alımına devam etmesi halinde; adı geçen yöneticinin borçlu anonim şirketle fiili bağlantısını sona erdirmediği kabul edilerek, çekin karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olacak diğer anonim şirket yöneticileriyle birlikte cezai sorumluluğunun devam etmesi gerektiği-
Tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin sınırlı sorumluluk ilkesinden kötüniyetle yararlanmak isteyen şirket ortaklarına yönelmeyi sağlayan bir teori olduğu, davalıların sınırlı sorumluluk ilkesinden kurtulmak için işlemler yaptığının iddia ve ispat edilemediği, adres ayniyetlerinin faaliyet alanlarının aynı olmasının şirket kurucularının aynı olmasının genel kurullarının aynı gün yapılmasının tek başına davalıların müteselsil sorumluluğu için yeterli olmayacağı, şirketlerin unvan benzerliği ve ortaklık yapısının doğrudan doğruya perdenin kaldırılması teorisinin uygulanmasını sağlamayacağı, davalı şirketlerin ortaklık yapısı ve yönetim kurulu yapısının kuruluş aşamasında farklı olduğu, davalıların tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınarak mal kaçırma ya da alacağın tahsilini imkansız hale getirme yönünde eylemde bulunduğunun iddia ve ispat edilemediği, ortada borçluyu gizleyen bir perde (örtü) bulunmadığı, kötü niyetle ve mal kaçırma gayesi ile mevcudu eksiltmeye yönelik tasarruflarla ilgili olarak yasal şartların varlığı halinde tasarrufun iptali, muvazaa nedeniyle işlemin iptali gibi hukuki sürecin işletilmesinin mümkün olduğu ve “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu ve somut uyuşmalık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşmadığı ve şirketler farklı tüzel kişiliklere sahip oldukları da nazara alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığı-
İpoteğin terkini, tapu kaydının iptali ve tescili talepleri ile bu talebin kabul görmemesi halinde dava konusu taşınmazın piyasa rayiç değerinin tespit edilerek, dava tarihinden itibaren uygulanacak faiz ile birlikte davalı inşaat şirketinden tahsili ile müvekkile ödenmesi taleplerine ilişkin dava-
İİK.m.45/I hükmünün asıl borçlu ile ilgili getirilmiş olmasından dolayı kefil veya kefiller hakkında uygulanma olasılığı bulunmadığı- Davalı kefilin kefalet borcunun da teminatını teşkil etmek üzere üst limit ipoteği tesis edilmesi, bu hususun davacı bankanın da kabulünde olması halinde öncelikle davacı bankanın anılan bu ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatması, alacağını tamamen alamaması hâlinde kalan miktar için davalı kefil hakkında ilamsız icra takibi yapması gerektiği- Davacı bankanın doğrudan davalı kefil hakkında davaya konu ilamsız icra takibi başlatmasının kanuna aykırı olduğu-
Ergin olan davacının örgün eğitime devam etmediği, devam mecburiyeti ve okulu bitirmek için belli bir süre şartı olmayan açık liseye kayıt yaptırarak, iki buçuk yılda bitirilebilecek okula yaklaşık yedi yıla yakın süre kayıt yenileyip kaydın açık tuttuğu, bu okula kayıtlı olmanın çalışmaya engel olmadığı anlaşıldığından, davacının TMK. mad. 328/2 kapsamında nafaka isteme hakkı isteyemeyeceği, bu talebinin hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olacağı-
Paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteği- Paylı mülkiyete tabi taşınmazda, hükmen tescil yoluyla pay sahibi olan davacının taşınmazda kullanabildiği bir yer bulunmadığı anlaşılmakla, daha önce muris tarafından taşınmazların ayrı ayrı miras payı olarak paylaştırılmış olması da sonuca etkili olmadığına göre, davalı yönünden de davanın kabulü ile davacının payına vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerektiği-
Davacı arsa sahibi tarafından; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre yapılan binanın riskli yapı tespitinde bulunulması nedeniyle, sözleşmenin feshi ile tapu iptali ve tescil ayrıca riskli yapının yıkımı talep edildiği, mahkemece gerekli araştırma yapılmadan karar verilmesinin doğru olmadığı-