Mahkemece, davacıya ait dava konusu taşınmaz ve yanlış temelin bir kısmının üstünde kaldığı iddia edilen diğer taşınmazın tapu kayıtları getirtilip, taşınmazın en geç tapu tescil tarihinde davacıya tahsis edilmiş olduğu hususu da gözönünde bulundurularak, taşınmazın bulunduğu bölgedeki imar durumu, ilgili Belediye Başkanlığı'ndan sorulup davacının adına tahsis edilip teslim edilen taşınmazdaki temelin yanlış yere atılmış olduğu hususunu hangi tarihte öğrenebileceği üzerinde durulması, tapu tescil tarihi ile tespit tarihi arasında geçen yaklaşık 18 yıllık süre dikkate alındığında arsayı bu şekliyle kabul etmek suretiyle benimsemiş sayılması gerekip gerekmediği, yani davacının talebinin TMK. 2'ye uygun olup olmadığının yeterince tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki alacak davası-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin, borçlu tarafa fazladan yargılama giderleri yükletilmesine neden olunması sebebiyle hakkın kötüye kullanılması olduğu ve hukuk düzeni tarafından korunamayacağı,ilamın bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının üç ayrı takip başlatmasının dürüstlük kuralına uymadığı-
Sözleşmede belirtilmeyen bir nedenle de olsa feshin bir gerekçeye dayanması ve kanunen korunmaya değer haklı bir nedenin bulunması gerekmekte olup, feshin hangi haklı nedene dayandığı davalı tarafça iddia ve ispat edilemediğinden, mahkemece; davacının talepleri dikkate alınarak tüm taraf delil ve belgeleri değerlendirilip gerektiğinde uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak, tüm dosya içeriği birlikte tartışılmak sureti ile sözleşmenin haksız feshine dayalı tazminat davası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davanın açıldığı tarihte bir başka erkekle beraber yaşadığı anlaşılan, geçim ve bakımını bu kişiye terk eden davalı-davacı kadın yararına tedbir nafakası takdir edilmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, ayrıca bu husus dikkate alındığında davalı-davacı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilemeyeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi istemine ilişkin davada, TMK'nın 2. maddesi hükmü gereği davalının % 36,5 seviyesinde aldığı inşaatı, keşif tarihi itibariyle henüz %63,5 seviyesine ulaştırdığı ve esasen dava tarihine kadar ruhsat başvurusunda dahi bulunmadığından davalı yüklenicinin işin ifasında temerrüde düştüğü- davacı arsa sahiplerinin sözleşmenin feshini istemekte haklı olduğu-
Arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshinin, taraf iradeleri fesihte birleşmediği sürece ancak mahkeme kararı ile mümkün olduğu- Bilirkişi raporunda, inşaatın projesine ve yapı ruhsatına aykırı olarak yapıldığı tespit edilmiş, Belediye Başkanlığınca bir takım tadilatlar ile binanın projeye uygun hale getirilebileceği bildirilmiş olduğundan, mahkemece, ilgili Belediye Başkanlığından inşaat ruhsat başvurusuna ilişkin tüm dosya celbedilip, inşaatın sözleşmeye, plan ve projesine, ruhsat ve imar mevzuatına ve mimari projeye uygun olup olmadığı saptanmalı, projeye uygun değil ise ruhsata aykırılıkların giderilip giderilemeyeceği belirlenmeli, giderilemeyecek ise davacının geriye etkili fesih hakkının doğduğu kabul edilmesi; yasal hale getirme olanağı varsa, bu taktirde davalı yükleniciye yetki ve uygun süre verildikten sonra anılan hususların verilen makul sürede giderildiğinin davalı tarafından mahkemeye bildirilmesi halinde mahkemece mahallinde uzman bilirkişi refakatinde keşif ve inceleme yapılıp, inşaat seviyesinin araştırılması; inşaatın seviyesi, (İçt. Bir. K. 25.01.1984 T. 3/1 uyarınca) somut olayın niteliği ve özelliğinin haklı gösterdiği durumlarda TMK'nın 2. maddesi hükmü gözetilmek kaydı ile, inşaatın %90 ve üzeri oranına ulaşması ve ayrıca kalan eksik işlerin de sözleşmede amaçlanan kullanıma engel oluşturmadığının belirlenmesi halinde ileriye etkili feshin koşullarının gerçekleştiği gözetilmeli, bu koşulların gerçekleşmemesi halinde ise sözleşmenin geriye etkili feshi koşullarının oluştuğu sonucuna varılması gerektiği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekeceği-
