Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka kamu düzenine, kişilik haklarına (TBK. mad. 27) veya dürüstlük kurallarına aykırı (TMK. mad. 2) olduğu için geçersiz sayılan Avukatlık Ücret Sözleşmeleri- (TBK.’nun 26 ve 27. maddelerinin, avukatlık ücret sözleşmeleri bakımından da geçerli sınırlamalar olup, bu sözleşmeler bakımından da uygulanması gerektiği; avukatlık ücret sözleşmelerinin de ahlaka, kamu düzenine ve hukuka aykırı olmaması gerektiği, bunun tesbiti için, tarafların sözleşme ile amaçladıkları çıkarların dengede olması gerektiği gözönünde bulundurularak, sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olmasının -örneğin; sözleşmede kararlaştırılmış olan ücretin, müddeabihin tamamına yakın olmasının- iyiniyet kurallarına aykırı sayılacağı ve avukatlık ücret sözleşmesini geçersiz kılacağı)-
Kooperatif yönetim kurulu kararının iptali davası- Davacıların iddialarının .... tarihli genel kurulun iptali için açılan (önceki) davada değerlendirilmesi mümkün olduğundan, davacıların bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davası-
Alacaklı bankanın Tüketici Kredisi ile birlikte diğer alacak kalemlerine ilişkin alacağını aynı ihtarla talep edip, aynı icra takibine konu etmesinin iyi niyetle bağdaşmayacağı, böyle bir davranışın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunmakta olup korunamayacağı-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu-
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacının çalışma amaç ve konusu ve markası ile ürettiği ürünlerin davalı markadaki ürünlerden farklı olduğu, davacının dayanağı markanın tanınmış marka statüsünde bulunduğu, davalının davacının ticaret unvanının ve daha önceden kullandığı markasının aynen tescilli ettirilmesinin davacı markasından yararlanma amacı taşıdığı ve bu durumun davacının markasının ayırt edicilik vasfına zarar vereceği, davalının basiretli tacir olarak ve ticari hayatta dürüstlük kuralına göre hareket etme zorunluluğunun bulunduğu, davalının, davacının unvanı ile öncelikli hak sahibi olduğu markasının aynısını tescil ettirmesinin olağan kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği-
İİK. mad. 258/I uyarınca, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin “alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması”nın yeterli olduğu- Maddi hukuka göre kimin haklı kimin haksız olduğunun İİK. mad. 264 çerçevesinde yapılacak incelemede ya da açılacak bir menfi tespit veya istirdat davası sırasında değerlendirilebileceği- Kural olarak her borcun doğduğu anda muaccel olduğu- Banka tarafından hesabın kat’ına dair ihtarnameler keşide edilerek borçlunun sözleşmede belirtilen iş adresine gönderilmiş ve ancak borçluya tebliğ edilememişse de, alacağın muaccel hale gelebilmesi için hesabın kat edilmesi yeterli olup, ayrıca ihtarın tebliğine gerek olmadığı-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, şirketin yüzde elli hissesi için ödenmesi kararlaştırılan meblağın şirketin tamamının gerçek değerinin çok üzerinde olması karşısında, dürüstlük kuralı gereğince söz konusu hisse devir sözleşmesinin geçerli sayılmayacağı ve davacının hataya düşürülmüş olduğunun kabulünün gerektiği, dava konusu bonoların ise hisse bedeli karşılığında verildiği, taraflar arasında bonoların düzenlenmesini gerektirecek başkaca hukuki bir ilişki bulunmadığı gerekçesiyle, davalılar Ü. ve E. hakkında açılan hisse devrinin iptali davasının kabulü gerektiği,15.12.2004 tarihli hisse devrinin iptaline, davacının dava konusu bonolar nedeniyle davalı A.’ya borçlu bulunmadığının tespitine, davalı A. hakkında açılan hisse devri iptali davası ile davalılar Ü. ve E. hakkında açılan menfi tespit davasının husumet yönünden reddine karar verildiği-