Borçlu ile hukuki işlemde bulunan üçüncü kişinin borçlunun muhasebecisi olması halinde, borçlunun mali durumunu ve alacaklılarına zarar verme kastını bilmesi gereken kişi konumunda olduğundan, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki işlemin İİK. 280/I uyarınca iptaline karar verilmesi gerekeceği–
Tasarrufun bedel karşılığı değil, borçlunun borcuna karşılık ödeme maksadıyla yapıldığı, üçüncü kişinin yapılan bu tasarrufla borçlunun mevcudunu eksilttiğini bildiği veya bilmesi gerektiğinden, olayda İİK.nun 279/I-2 ve 280/I maddelerinde öngörülen iptal koşullarının gerçekleşmiş olduğu-
Borçlunun taşınmazını satın alan üçüncü kişinin kurucu ortağının kurucu ortaklarından birisinin aynı zamanda borçlunun da avukatı olması halinde üçüncü kişi ile borçlu arasındaki bu yakın ilişki (organik bağ) nedeniyle, borçlunun mal kaçırma amacıyla hareket ettiğini ve iyiniyetli olmadığını, üçüncü kişinin bu durumda bilmesi gerektiğinden borçlu ile üçüncü kişi arasındaki satış işleminin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Bankadan "müşterek borçlu ve müteselsil kefil" sıfatıyla, borçlu ile birlikte kredi alan üçüncü kişinin, borçlunun mal kaçırma kasdını biliyor farzedileceği-
İptâl davasına konu olan ‘ev’ ve ‘araç’ın, borçlu tarafından üçüncü kişilere satılmış olmalarına rağmen, bunların borçlunun elinde bulunup, borçlu tarafından kullanılıyor olmaları halinde bu durumun hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, davalı üçüncü kişilerin iyiniyetli sayılamayacaklarını (borçlunun mal kaçırma kasdını ‘amacın’ bilmedikleri kabul edilemeyeceği) ve kendilerine yapılan tasarrufun İİK. 280 uyarınca iptâli gerekeceği
Davalının, borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişi olmaması -dördüncü kişi olması- halinde, hakkında İİK.nun 278. maddesinin değil, İİK. 282. maddesi vasıtasıyla İİK.nun 280. maddesinin uygulanacağı, bu durumda "bu davalının kötüniyetli olduğu"nun davacı alacaklı tarafından kanıtlanması halinde lehine yapılan tasarrufun iptali gerekeceği–
Borçlunun resmi bir belgeye dayanmayan alacağın konu edildiği takipte kendisine tebligat yapılmadan icra dairesine giderek, kendisine tanınan yasal sürelerden feragat ettiği, daha sonra avukatının eşine bu alacağı temlik ettiği ve aynı davalıya satış vaadi sözleşmesiyle taşınmaz devrinin taahhüt edildiği anlaşılıdığından, temlik alan davalının borçlunun durumunu bildiği ve takip konusu alacağın da gerçek bir alacağı yansıtmadığı-
Şirket (işletme) devrine ilişkin sözleşmenin iptalinin istenmiş olması halinde, İİK. 280/son'da öngörülen yazılı bildirim veya ilanın yapıldığı iddia ve isbat edilmedikçe davanın kabulü gerekeceği-