Vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Davacı ve diğer bir kısım mirasçıların intikal, taksim, satış vs. yetkilerle davalıyı yetkilendirdikleri, bu vekaletnameler kullanılarak davacının babasından kalan taşınmazların 20.04.1999 tarihinde taksim edildiği, annesinden kalan malların ise 04.04.2006 tarihinde taksim edildiği, dava konusu taşınmazın geldi parsellerinin rızai taksim sonucu dava dışı ... adına tescil edildiği ve tevhitle oluşan taşınmazın bu kişi tarafından bizzat hareketle davalıya satıldığı, resmi şekilde yapılan rızai taksim sözleşmelerinin değer ve miktar farkı gözetmeksizin yapıldığı görülmekle, somut olgular , bir kısım tanık anlatımları, resmi işlemler, olayın oluşu birlikte değerlendirildiğinde temlikin iradi olduğu, davacının, vekili davalının kendi talimatına uygun davranmadığını, vekilinin sadakat ve özen borcuna aykırı hareket ettiğini ispat edemediği-
Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması  gerektiği, bunun dürüstlük kuralının (TMK mad. 2) doğal bir sonucu olarak kabul edildiği ve bu hususun hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu- Trampa hususu hakkında soru sorulmamış olan tanığın çağrılarak yeniden dinlenmesi davacının dava dışı kişi ile yaptığını iddia ettiği dava konusu bağımsız bölüme ilişkin trampa sözleşmesi gereğince anılan bağımsız bölümde hak sahibi olduğunun belirlenmesi halinde araştırma yapılması, ilgili mahkeme kararı da gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Temliken tescil isteyen şahsın dava konusu taşınmazı tapu maliklerinden herhangi bir sözleşmeyle haricen satın aldığı kanıtlanamamış olup, aynı şahsın bina yaptığı yerin bedeli karşılığında temliken tescili talebinde bulunduğu ancak bu talebinin kabul edilmemesi halinde tazminat istemediği de bilindiğinden; elatmanın önlenmesi ile birlikte kal kararı da verilmesi gerektiği- 
Ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı- Vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu- Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması  gerektiği, bunun dürüstlük kuralının (TMK mad. 2) doğal bir sonucu olarak kabul edildiği ve bu hususun hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu- Hukuki ehliyetsizliğin önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, akit tarihinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde raporunun alınması, miras bırakanın hukuki ehliyete sahip olmadığı saptanır ise, ehliyetsizlik ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine dayalı davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların tüm mirasçılar adına tesciline karar verilmesi; miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası bakımından inceleme yapılması, mahallinde keşif yapılarak taşınmazların satış tarihindeki değerlerinin tespit edilmesi, bu değerlerin miras bırakana ödenip ödenmediğinin açıklığa kavuşturulması, ayrıca vekaletnamenin murisin ölümünden sonra da geçerli olacak şekilde düzenlendiğinin gözetilmesi gerektiği-
Davacı yanında asli müdahil olarak davaya katılan müdahillerin, HMUK 433/II-2 de belirtilen “karşı taraf” kavramı kapsamında olmasının mümkün olmadığı- Gerçek bir satışın konusu olmayan, satım niteliğinde olmayan pay temliklerinde yasal önalım hakkı doğmayacağı, örneğin temlikin hibe şeklinde olması halinde, hibede bir malın bedelsiz olarak üçüncü kişinin mülkiyetine geçirilmesi amaçlandığından önalım hakkı kullanılamayacağı-  Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinde ise arsa sahibi inşaat yapımına karşılık yükleniciye be­del olarak bir miktar para yerine, arsa payını devretmekte olup, bu devir işlemi inşaatın yapımı için finans sağlanması amacıyla yükleniciye verilen "avans" niteliğinde bulunduğundan ve yüklenicinin edimini yerine getirmemesi halinde arsa maliki her zaman payının iadesini isteyebileceğinden bu tür temliklerde önalım hakkının kullanılmasının mümkün olmadığı-
Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak kanunun öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla birlikte Kat Mülkiyeti yasasına tabi olmak üzere yapımına başlanan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması durumunda, olayın özelliğine göre 4721 sayılı TMK'nın 3.maddesi gözetilerek açılan tescil davasının kabul edilebileceği-
Asli müdahilin, hisse devir sözleşmesinin iptaline ilişkin talebi maktu karar ve ilam harcına tabi olup, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince harç tamamlanmadan müteakip işlemlerinin yapılmayacağı, mahkemece, harcın ikmali için aynı Kanun'un 30. maddesi uyarınca süre verilerek, re'sen harcın tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde, yargılamaya devam edilmesi, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılması, üç ay içinde davanın yenilenmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, karar ve ilam harcı alınmadan davanın yürütülüp karar verilmesinin doğru olmadığı- Asli müdahil vekilince maktu harcın tamamlanması halinde, mahkemece davanın varlığı ve bu dava konusu yapılan hisse devir sözleşmesinin geçerli olmadığı kabul edildiğine göre, asli müdahilce açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, HMK'nın 65. maddesi uyarınca asli müdahale yoluyla açılmış davanın varlığı ve bu davanın asıl yargılama ile birlikte yürütülmesi ve karara bağlanması gerektiği gözardı edilerek, asli müdahilin dava açmakta muhtariyetine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacılar, dava konusu taşınmazın şahsın mirasçıları tarafından davacı tarafa devredilmesi yönünde davalıların murisi ile davacıların murisi arasında anlaşma olduğunu savunmuş ise de dosyaya bu konuda bir delil sunamadığından davacılar yararına sübjektif iyiniyet koşulunun gerçekleşemediği ve tapu kayıt maliki davalının elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil istemlerinin kabulü gerektiği-
Davalı şirkete yapılan tapu devrinin esasında arsa payı karşılığı inşaat yapılması amacıyla gerçekleştirildiği, ancak böyle bir sözleşmenin yazılı olarak yapılmadığı, şirket temsilcisinin alınan tapuları iade etmeyi taahhüt etmesine rağmen aynı gün ve takip eden günlerde üçüncü kişiye devrinin sağlandığı, bu itibarla kötüniyetli davrandığı, bunun yanında, diğer davalı üçüncü kişinin de uzun zamandır tanıdığı şirket temsilcisi ile ilişkiye girerek ve TMK.'nun 3/2. maddesinde öngörülen özeni de göstermeden aşırı derecede farklı bedelle taşınmazları devraldığı, yüklenici şirket temsilcisi hakkında açılan cezai takibatın Safranbolu gibi bir ilçede bilinmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, keza, davalının daha önce de benzer sorunları yaşadığını bildirmesi karşısında daha tedbirli davranması gerekirken, bu özen yükümlülüğüne dikkat etmeden, peşpeşe taşınmazları devraldığı anlaşıldığından iyiniyetli kabul edilemeyeceği-
Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası bakımından bir inceleme yapılmadan sadece ehliyetsizlik yönünden karar verilmesinin hatalı olduğu-