Üçüncü kişinin hilesi ile sözleşme yapan kişinin sözleşmenin iptalini isteyebilmesi için lehine hile yapılan karşı tarafın sözleşmenin yapıldığı sırada hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması gerektiği- İptal istemine konu bağımsız bölüm davalıya aitken, vekâletname ile yetkili kıldığı vekil tarafından aynı gün davacıya satılarak devri yapıldığından, taşınmaz satış sözleşmesini vekil sıfatıyla bizzat yapan bu kişinin hilesinin, hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması koşulu aranmaksızın akidin hilesi olarak kabul edileceği- Taşınmaz satışlarında aracılık yapan bir kişinin işi gereği çok sayıda taşınmaz gezdirmiş olmasının hilenin bir unsuru olarak kabul edilemeyeceği- Basit bir inceleme ile satın aldığı taşınmazın bulunduğu mahalle ile niteliğini tespit etmesi mümkün olan davacının, resmi senet içeriği kendi huzurunda okunmuş ve tapu senedinin bir örneği verilmiş olmasına, yine aynı apartmandan kısa bir süre önce başka bir daire satın almış olmasına karşın, hile ile başka mahallede ve farklı nitelikte bir dairenin satıldığını ileri sürmesi inandırıcı olmadığı ve hile iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varıldığı- Hile ispatlanamadığından taşınmazlar başında keşif yapılmasının da sonuca bir etkisinin olmayacağı-
İnançlı işlem ve muvazaalı temlik nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, bu olmadığı takdirde tazminat davası ile birleşen çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi davasında, kötü niyet iddiası def'i değil itiraz olup, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceğinden mahkemece davalı ve vekili ile son malikler arasındaki tanışıklığın nereden kaynaklandığı saptanarak, taraf tanıkları yeniden dinlendikten sonra karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında İİK. m. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının tapu kaydına işlenmesinden ve dava sırasında taşınmazın dördüncü kişiye satılmasından sonra, borçlu vekilinin talebi ile icra dairesince İİK m. 106 ve 110 gereğince haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu aşamada, taşınmaz, dördüncü kişiye ait olduğundan, bu taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilmesinin mümkün olmadığı, dördüncü kişi, tasarrufun iptali davasına dahil edilip hakkında bir hüküm kurulmadığından, taşınmaz üzerine haciz konulması şartlarının gerçekleşmediği- "Tasarrufun iptali davasında ihtiyati tedbir niteliğinde olan İİK. m. 281/2. uyarınca ihtiyati haciz kararı konulduğu, ihtiyati haciz kararının verildiği aşamada kesin haciz isteme hakkı doğmadığından, İİK. m. 106 ve 110. maddelerinin uygulanma yerinin bulunmadığı, icra müdürünün 'ihtiyati haczin kaldırılmasına' ilişkin kararının yok hükmünde olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen tedbir niteliğindeki ihtiyati haczin mahkemece kaldırılmadıkça dava sonuna kadar geçerliliğini koruyacağı, ihtiyati haciz baştan itibaren geçerli olduğu, sonraki şerhin bu durumun teyidi olduğu, ihtiyati haciz borçlunun satın alınmasından sonra değil öncesinde var olduğundan kaldırılması talebinin reddine dair yerel mahkeme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Dinlenen davacı tanıklarının, davacının satış iradesinin bulunmadığı yönünde beyanda bulundukları, davalıların ise, davacının devredilen mülkiyet hakkının, hakkın teslimi yönündeki savunmalarını yöntemince ispat edemedikleri, öte yandan, davalılardan kayıt maliki olan davalı ......., diğer davalı vekil ......’ın annesi, davacının da yengesi olup, durumu bilen kişi konumunda olduğu, vekil ile el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri, vekalet görevi kötüye kullanmak suretiyle davacının zararlandırıldığı anlaşıldığından; mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmazın güncel tapu kaydının getirtilmesi, davalı ...........’nın taşınmazda hangi bağımsız bölümlerin malik olduğunun belirlenmesi, bu bağımsız bölümlerden kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalılardan ........'ya verilmesi gereken bağımsız bölümler tespit edildikten sonra, davacının kat irtifakı tesis edilmeden önce taşınmaz arsa vasfındayken çekişme konusu yapılan ............. payının, anılan bağımsız bölümlerin her birine ne oranda yansıdığı konusunda uzman bilirkişi kurulundan denetime elverişli şekilde rapor alınması, rapor sonucuna göre hâlen davalı adına kayıtlı olan bağımsız bölümler yönünden tapu iptali ve tescile, üçüncü kişiye devredilenlerin varlığının tespiti halinde ise onlar yönünden de tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada; davalı vekil ile kayıt maliki olan davalının el ve iş birliği içerisinde hareket edip etmediklerinin tarafların bildirmiş olduğu tanıkların yeniden dinlenilmesi suretiyle tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerektiği-
Davalı-karşı davacı ... tarafından davacının çaplı taşınmazına elatılması nedeniyle, davacının ....... parsel sayılı taşınmazının, keşfen alınan fen bilirkişisi raporunda A harfi ile belirtilen ......... m2 yüzölçümlü kısmı bakımından temliken tescil için gerekli koşullardan birisi olan “iyiniyet” koşulun oluştuğundan bahsedilemeyeceği, bu nedenle karşı davacı ...’ın temliken tescil talebinin reddi ile terditli taleplerinden diğeri olan, davacının taşınmazındaki müdahaleli alan üzerindeki ağaç bedellerinin davacıdan tahsiline yönelik talebi değerlendirilerek bu talep yönünden karar verilmesi gerekeceği- Davacının talepleri arasında elatmanın önlenmesi talebi de bulunduğuna ve dosya kapsamından davalıların davacının ........... parsel sayılı taşınmazının keşfen alınan fen raporunda açıklanarak krokisinde A harfi ile gösterilen ........... m2’lik kısmına vaki haksız elatmaları sabit olduğuna göre davacının elatmanın önlenmesi talebinin kabulü gerektiği halde bu konuda olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Vekil ile sözleşme yapan kişin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı, vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamayacağı, ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği, söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, mahkemece taraf delilleri toplanarak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, temliklerin iradi mi yoksa vekâlet görevinin kötüye kullanılmak suretiyle mi gerçekleştirildiğinin toplanan ve toplanacak tüm delillerle birlikte değerlendirilerek açıklığa kavuşturulması, vekilin vekil edenleri zararlandırma kastı taşıyıp taşımadığının ortaya konulması amacıyla ve davanın niteliği gereği davacı tanıklarının yeniden dinlenilmesi, tanık deliline dayandığı anlaşılan davalı tarafa tanıklarını bildirmesi için usulünce süre verilip, bildirilmesi halinde davalı tanıklarının da dinlenilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalı tarafından çaplı taşınmaza elatılması nedeniyle “a” bendinde açıklanan “iyiniyet” koşulun oluştuğundan bahsedilemeyeceği gibi, dosya arasında mevcut bilirkişi raporundan da, taşkın yapıların değerinin elatılan arazinin değerinden az olduğunun anlaşıldığı, kaldı ki, ... Belediye Başkanlığı tarafından gönderilen ........... tarihli karşılık yazıda da, elatılan alanın ifrazında sakınca bulunmadığının belirtilmediği, taşınmaz sahiplerinin birlikte başvurusu halinde sınır düzeltilmesi işleminin yapılabileceğinin bildirildiği, hal böyle olunca; mahkemece davacının elatmanın önlenmesi ve kal taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Dava, sermaye artışına ilişkin olarak davacının yokluğunda yapılan limitet şirket ortaklar kurulu kararlarının yok hükmünde veya butlanla batıl olduğunun tespiti ve iptali ile davacı ortağın %45 oranındaki pay sahibi olduğunun tespiti istemine ilişkindir...