Davalılar, dava konusu bağımsız bölümlerin bedeli karşılığında davacıdan alındığını, satış bedelinin davacıya elden ödendiğini savunmuş iseler de; anılan bedelin davacıya ödendiğinin senetle ispat edilemediği, davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, öte yandan davalı tanıklarının anılan bağımsız bölümleri davacının ilk eşinden olma davalı oğlunun satın aldığını ifade ettikleri, ancak davalının bedelini ödediği taşınmazları kendi adına tescil ettirmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalı hakkında yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında dört adet bağımsız bölümü tek seferde satın alma gücünün bulunmadığının tespit edildiği ve davalı tanığının alınan beyanında davalının davacının ilk eşinden olma oğlunun bacanağı olduğunu ifade ettiği, ayrıca davalının dava dışı bağımsız bölümü davalınn yetkilisi olduğu şirkete devrettiği, dava dışı bağımsız bölümler ile ilgili davaların da devam ettiği bir bütün halinde gözetildiğinde, davacı tarafından verilen vekaletnamenin kötüye kullanıldığı ve davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri sonucuna varıldığı-
Genel kredi sözleşmesindeki, davalı kefil adına atılan kefalet imzasının geçerli olup olmadığının tespiti için, TBK. mad. 583'de belirtilen şekil şartları yönünden inceleme yapılması gerektiği- Mahkemece "takip ve dava konusu borcun, kredi sözleşmesindeki limitin çok altında olduğu, davalı kefilin, kendi el yazısı ile sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu kabul ettiği, sözleşmenin başlangıcında tarih ve limit olduğu ve ayrıca 'asıl borçlu şirketin ortağı ve yöneticisi olan davalının şekil şartına sığınarak kefalet sözleşmesinin hükümsüzlüğünü dile getirmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olacağı ve yasanın kötü niyeti korumayacağı'; davalının kefaletinin hukuken geçerli olduğunun kabulü gerektiği" şeklinde karar verilemeyeceği-
Davacının davalıyı vekil tayin ettiği günden hemen 1 gün sonra temlikin yapıldığı ve davacının da çok kısa süre (15 gün sonra)  sonra vekili vekillikten azlettiği, davalıların satış bedeli olarak 190.000,00 TL’nin davacıya elden ödendiğini savundukları, ancak iddia olunan satış bedelinin miktarı nazara alındığında ödemenin yapıldığına ilişkin bir belge ibraz edilmediği, yine iddia olunan satış bedelinin miktarı itibarıyla tanık delili ile ödendiğinin ispatlanmasının da mümkün olmadığı, kaldı ki satış bedelinin davacıya elden ödendiğini beyan eden davalı tanıklarının daha önce ...’yı tanımadıklarını da ifade etmeleri karşısında davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının hususu da kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmediği gözetildiğinde, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının sabit olduğu-
Davacı tarafından ...2012 tarihli vekaletnamenin ..2012 tarihinde yapılan satış için verildiği ve akabinde taşınmazın davacı ile davalı arasındaki anlaşma uyarınca ..2014 tarihinde davacıya iade edildiği, davacının, çekişmeli taşınmazı yeniden ...’a satmak gibi bir iradesinin bulunması halinde, iade almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, kaldı ki davalılar tarafından, davacının satış için ikinci kez vekaletname verdiği iddia olunmuş ise de; davacı tarafından verilen ..2014 tarihli vekaletnamenin çekişmeli taşınmazı satmak için değil, aksine taşınmazı satın almak için verildiği, davacı ile davalının ..2014 tarihinde boşanmalarından sonra davalının arkadaşı olduğu sabit olan davalı vekil tarafından taşınmazın devredilmiş olması ve uyuşmazlığa konu ..2014 tarihli devir sonrası satış bedelinin davacıya ödendiğine dair dosya kapsamına bir belgenin ibraz edilmemiş olduğu gözetildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığının anlaşıldığı- Davalıların aynı ilçede yaşadıkları ve birbirleri ile tanışıklıklarının bulunduğu, davalı tarafından çekilen krediye davalının eşinin kefil olmasından da anlaşıldığı, yine davalının çekişmeli taşınmazı devir aldıktan iki gün sonra davalıya devretmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, öncesine dayalı bir devir amacı olsa idi vekil tarafından taşınmazın doğrudan o davalıya devredilmesinde bir engel bulunmadığı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalının, durumu bilen ya da bilmesi gereken konumunda olduğu ve davalının, çekişmeli taşınmazı iyiniyetli edindiğinden bahsedilemeyeceği-
Ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, davalının işlem tarihinde hukuki ehliyete haiz olsaydı dahi taşınmazın 2/5 payının resmi akitte gösterilen değere yakın bir değerde satışa konu edileceği dikkate alındığında, davacının dava açma hakkının davalıyı zararlandırma amacıyla kötüye kullanması sonucu davalı zarar göreceğinden davanın reddi gerekeceği-
Davacıların toplu konut ve kentsel dönüşüm kapsamında kendi uhdesine düşecek bağımsız bölümlerin makul süre içinde teslim edilmemesi nedeniyle mahrum kaldıkları kira bedelinin tahsilini istediği davada, davacılar ve Belediye arasında düzenlenen muvafakat senedinde teslim süresi kararlaştırılmayıp, teslim süresini belirleme yetkisinin davalıya tanınmasında davalının, bu yetkisini kullanırken, objektif iyiniyet kurallarına uygun davranıp haklı nedenlere dayalı gecikmeler hariç, işin niteliğinin ve büyüklüğünün gerektirdiği imalât süresi içinde tamamlaması gerektiğinden davacının seçimlik haklarından “aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat” isteminin değerlendirilmesi gerektiği-
Yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyi niyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebileceği-
Davacı tespitten önceki sebeplere dayalı olarak eldeki davayı açtığı, davalı ve davacının kötü niyetli olduğunu iddia ve ispat etmiş olmadıkları, istendiğinde İcra iflas Kanunu'nun 94/3. Maddesi uyarınca İcra Müdürlüğünden alacakları yetkiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde aslında davalının maliki olduğu ancak sehven davacı adına tespit ve tescil edilen 145 ada 1 parsel sayılı taşınmazın borçlu adına tescili istemiyle dava açma haklarının bulunduğu- Hal böyle olunca, mahkemece davanın kabulüne çekişmeli 154 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kargir ev ve müştemilatı ve arsa niteliğiyle davacı adına tapuya tesciline, davalılar ve davalının borcundan dolayı konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Davacı tarafından kullandığı kredide temerrüde düşmesi üzerine davalı banka tarafından emekli maaşlarına bloke koyulduğunun belirtildiği davada, taraflarca imzalanan sözleşmenin ilgili maddesinde ve taahhütname (muvafakat) ile şahsın borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup, takas etme ve hesaptan tahsilat yetkisini davalı bankaya verdiği, kredi geri ödemelerinin maaş hesabından yapılmasına muvafakat ettiği açık olarak; bankanın sözleşme hükümlerine göre yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğunun kabul edilemeyeceği; emekli maaşından tahsil edilen miktarın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesinin iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağı-
Yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, , yolsuz tescile konu olan taşınmaz borçluya ait bulunmadığından yolsuz tescille edinen kişinin Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-