Uyuşmazlığın; davacılar adına kayıtlı taşınmaz tapu kaydına işlenen iflas şerhinin kaldırılması istemine ilişkin olduğu; üçüncü kişinin yolsuz kayda dayanarak ayni hak kazanımının korunabilmesi için tescilin yolsuzluğunu bilmemesi veya bilebilecek durumda olmaması gerektiği- Üçüncü kişilerin Medeni Kanun’un 3. maddesi çerçevesinde iyiniyetli sayılmalarının esas olduğu- Burada aranan iyi niyetin tescil isteminin yevmiye defterine kaydı esnasında da mevcut olması gerektiği- Ancak, kütükteki tescilin belgelerle çeliştiğini bilmesine ya da şüphelenmesine rağmen bunu incelemekten veya gerekli özeni göstermekten kaçınır ise, iyiniyet iddiasında bulunamayacağı- Üçüncü kişinin iyiniyetli olmadığını ispat etme yükünün, iddia eden tarafa ait olduğu- Ancak iyiniyetin olmadığını kanıtlamak zor olduğundan bunu iddia eden bazı fiili karinelerden yararlanabileceği; örneğin, ayni hak kazanan kişiyle yakın bir ilişkinin bulunması, malın kısa sürede el değiştirmesi veya düşük bir bedelle el değiştirmesi durumlarında iyiniyet iddiasında bulunulamayacağı karine olarak kabul edilebileceği- Tapuya güvenen kişinin iyi niyetli olduğunun karine olarak kabul edileceği ve bu karinenin aksini, yani davacıların kötü niyetli olduğunu davalı tarafın ispatlaması gerektiği- İflas şerhi, bir işletmenin artık borçlarını ödeyemez duruma geldiğinde iflas dairesine müracaat ederek iflasını istemesi olduğu- Taşınmaz malikinin iflasından dolayı tapu kütüğüne işlenen iflas şerhinin, malikin bütün tasarruf haklarını engeller nitelikte olduğu-
Davalı ile akrabalığı ve 3 no.lu bağımsız bölümün davacıya ait olduğunu bildiği hususlarının ispatlanamadığı, hakkın kazanılmasında asıl olanın iyi niyetin varlığı olduğunu, aksini iddia edenin ispatla mükellef bulunduğu, dosya kapsamına göre davalının kötü niyetinin ispatlanamadığından tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet hakkını kazanan kişi konumunda olduğu, bu itibarla aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulünün mümkün bulunmadığı, aynı zamanda davacının 3 no.lu bağımsız bölümün tescilinin mümkün olmaması halinde yerine 7 no.lu bağımsız bölümün tescilini talep etmesinin de hukuken dinlenebilecek bir dava olmadığı, zira 7 no.lu bağımsız bölümün binadaki nitelik ve özelliklerinin ve değerinin çok farklı ve fazla olduğu, sözleşme uyarınca da 3 no.lu bağımsız bölüm yerine edim ifası şeklinde değerlendirilemeyeceği, davacının ancak geçerli sözleşmeye dayalı olarak kendisine verilmesi gereken taşınmazın dava tarihindeki kaim bedelini talep edebileceği, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olarak hazırlanan ve dosyaya sunulan bilirkişi raporu içeriğine göre de dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin de 90.000,00 TL olduğu belirtilerek tapu iptali tescil davasının reddine, alacak talebinin kısmen kabulü ile 90.000,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerektiği-
Hata, hile ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, ispat yükünün davacı üzerinde olduğu- Davacının taşınmazdaki 1/2 payının yarısının (=1/4'ü) satılması için davalıya vekaletname verdiği, diğer yandan vekil kıldığı kişi ile dava konusu taşınmazda inşaat yapımı hususunda anlaştıkları, vekaletnamedeki yetkiye uygun olarak davacının 1/2 payını üzerinde bırakarak 1/4 payı temlik ettiği gözetildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlandığının söylenebilmesine imkanı olmadığı-
Tasarruf konusu olan taşınmaza ilişkin pay, (dava dışı kişi tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının kesinleşmesiyle), üçüncü kişinin mülkiyetinden Kanun gereği çıktığından, tasarrufun iptali davasının İİK 283/2. uyarınca otomatik olarak bedele dönüşeceği, bu düşünülmeden, infaz kabiliyeti olmayacak şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-  "Dava konusu taşınmazın ihtiyati hacizle yükümlü olarak devredildiği, taşınmazın tapuda hâlen hakkındaki iptal koşullarının oluştuğu hususu kesinleşen davalı üçüncü kişi adına kayıtlı olduğu, hakkındaki dava taraf sıfatı yokluğu yönünden reddedilen ve bu yönde verilen karar kesinleşen kimsenin malik olduğu taşınmaz üzerindeki ihtiyati haczin davalı hakkındaki davanın kabulü ile kesin hacze dönüştüğü, davacı alacaklının alacağını, tasarrufun iptali kararıyla ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi üzerine taşınmazın cebri icra yoluyla satışı ile tahsil edebileceği" şeklindeki görüşün ise HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Takas yoluyla edinilen, önceden özel kişiye ait olan taşınmazın sonraki tarihlerde ihale yoluyla satışa çıkarılarak belediyeye ait olması halinde 'belediyenin özel mülkiyeti'ne tabi olduğu ve kamu malı olmadığı bu nedenle; taşınmaz hakkında özel hukuk hükümlerinin uygulanması gerektiği- Belediyeye ait taşınmaz üzerine yapı yapan gerçek kişinin temliken tescil talebinde bulunduğu somut olayda inşaatın davalı belediyeden alınan ruhsata dayandığı, taşınmazın davacı gerçek kişiye teslim edildiği ve belediyenin bu inşaata bir itirazının bulunmadığı hususları nazara alındığında belediyenin davacıyı, davaya konu taşınmazı sahiplendiği hususunda inandırdığı, meşru beklenti içine soktuğu ve inşaatın yapılmasında açık rızasının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğinden davacı gerçek kişinin iyiniyetli kabul edileceği ancak temliken tescil talebi için TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının mevcut olup olmadığının araştırılması gerektiği- Taşınmazın geçerli bir belediye meclis kararına dayanmaksızın encümen kararıyla ihale edildiği, tapu iptali ve tescili davasında da yapılan ihalenin tapu devrine esas alınamayacağının kesin olarak karara bağlandığı, Belediyenin açık rızasının bulunduğundan bahsedilemeyeceği, takip eden süreçte davacının kira bedelini ödediği hususları dikkate alındığında inşaatın başından beri iyiniyetin bulunduğu ve korunduğu hususunun ispatlanamadığı, iyiniyet olmadan TMK.'nin 724. maddesinin diğer koşullarının araştırılmasına gerek bulunmadığı görüşünün HGK. tarafından benimsenmediği-
Resmî şekilde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmelerinin geçersiz olduğu- Davacılar tarafından yapılan binaların değerinin arazi değerinden fazla olmadığından, temliken tescil şartlarının oluşmadığı- "Davalıların, davacıların pay satın aldıkları taşınmazdaki 40 yıllık zilyetliklerine karşı çıkmamalarının haricen yapılan satışa ahde vefa göstermeleri anlamına geldiği, bu durumda hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki satışın resmî şekilde yapılmadığı yönündeki davalıların savunmasına değer verilmesinin doğru olmadığı, harici satışa değer verilmek suretiyle davacıların tapu iptali ve tescil talebinin kabulü gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Üçüncü şahsın iyiniyetli olup olmadığı ve satışın kötüniyete dayandığının hangi hâllerde bilinmesi gerektiği araştırılırken, davalının dayandığı tescilin kötüniyetli olduğunu ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın genel hayat tecrübelerine göre bilip bilmediği veya normal görünüşlü bir insanın sarf etmesi gereken dikkati sarf etseydi yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilecek durumda olup olmadığının araştırılacağı- Çekişmeli payın ilk temlik tarihindeki değeri keşfen saptanmış olup 20 gün sonraki ikinci temlikte de değerin (43.410.000,00 YTL) aynı olduğunun kabulü gerektiği- Dava konusu payın akitte 600.000,00 YTL gösterilmek suretiyle dava dışı bir başka kişiye devredildiği, akitte gösterilen satış bedeli ile keşfen saptanan rayiç değer arasında fahiş fark bulunduğu, dava dışı kişinin devraldığı çekişmeli payı aradan uzun bir süre geçmeden tekrar devraldığı kişinin eşi olan davalıya devrettiği gözetildiğinde, dava dışı kişinin çekişmeli payı iktisap ederken durumun gereklerine göre üzerine düşen özeni göstermediği, dolayısıyla TMK 1024 uyarınca yolsuz tescili bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu-
Dava konusu marka başvurusu ile davalı şirkete ait marka arasında, başvuru kapsamında bulunan tüm mal ve hizmet sınıfı bakımından, iltibas tehlikesinin bulunduğu, bu itibarla davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin kıyı tarafında kaldığının beyanlar hanesine şerh düşüldüğü ve bunu görerek taşınmazı devralan davacının iyi niyetli olduğundan ve dürüst davrandığından söz edilemeyeceğinden, davacının tapusunun kıyı kenar çizgisi içinde kalması sebebiyle bir zararın oluştuğu kabul edilse bile bunun tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklanmadığının kabulü gerektiği-
Malzeme sahibinin bir başkasının tapulu taşınmazına esaslı ve bütünleyici parça niteliğinde yapı yapması halinde, parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilmesi için, malzeme sahibinin, el attığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasının gerektiği- Çaplı taşınmazda iyi niyet söz konusu değil ise de taşınmaz malikinin geçersiz sözleşme ile taşınmazı satması, bu sözleşmeye dayanarak alıcıya zilyetliği devretmesi, satış bedelini alması ve uzun süre kullanımına rıza göstermesi halinde; satıcının yahut mirasçılarının sözleşmenin geçersizliğinden bahsetmelerinin, dürüst davranma kuralına aykırı olduğu- Davacının ıslah talebi bulunmadığından ve TMK. m.713 koşulları da bulunmadığından buna dayalı gerekçeli hüküm tesisinin ağır hukuki hata niteliğinde olduğu-