İhtiyati hacze konu alacağın kesin olarak ispatı gerekmeyip, yaklaşık ispatın yeterli olduğu, dolayısıyla senette tahrifat yapıldığı yönündeki itirazın İİK'nın 265/1. maddesindeki sınırlı itiraz sebepleri arasında bulunmadığı, ancak ileride açılacak bir menfi tespit davasının konusu olabileceğinin nazara alınmaması yerinde olmadığı gibi, infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesinin de doğru olmadığı-
Mahkemece, kısa kararda ihtiyati haciz isteyen bankanın senet arkasında hamil olduğunu gösterir cirosunun bulunmadığı gerekçesi ile ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiği belirtilmiş olmasına rağmen, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında ‘İİK’nın 257 ve sonraki ilgili maddelerinde öngörülen koşulların gerçekleştiği ve bu istemin yerinde olduğu gerekçesi ile ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmek suretiyle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratır ve infazda tereddüt oluşturur şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
İlama dayalı alacaklının ilamlı takip süreci başlatmadan ihtiyati haciz ile alacağının güvence altına alınmasını talep etmesinde hukukî yararının bulunduğu-
İhtiyati haciz talep eden banka ile karşı taraf şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, diğer gerçek kişilerin de kredi sözleşmesinin müşterek ve müteselsil kefili oldukları, talep eden tarafından hesabın kat edilerek karşı taraflara ihtarname gönderildiği anlaşıldığından, mahkemece talep ve ekli belgeler uyarınca bir değerlendirme yapılıp, sonucuna göre karar vermek gerektiği,  alacağın varlığı ile haciz sebepleri hakkında mahkemede olumlu şekilde kanaat uyandırması gerekli ve yeterli olup, burada aranan ispatın "yaklaşık ispat" olduğu-
Çekten kaynaklanan borcun alacaklısının, borçlunun yerleşim yerinde, birden fazla borçlu bulunması halinde borçlulardan birinin yerleşim yeri çekin keşide yeri veya ödeme yerinde ihtiyati haciz talebinde bulunabileceği- Muhatap bankaya ibraz edilen ve karşılıksız kalan çeke dayalı borç, bu şekilde aranması tüketildikten sonra götürülecek borç niteliği kazandığından, HMK. mad. 10 gereğince ifa yeri olarak TBK’nın 89. maddesinde belirtilen alacaklının yerleşim yeri mahkemesinin de ihtiyati haciz talebinde yetkili mahkeme haline geleceği-
Dosya kapsamından, asıl borçlu şirket ile ihtiyati hacze itiraz eden şirket ortaklarının farklı olduğu, şirket merkezlerinin ve adreslerinin aynı olmadığı, asıl borçlu şirketin taşınmazı ile aracının ihale ve icra yoluyla ihtiyati hacze itiraz eden şirket tarafından satın alındığı anlaşıldığından, mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları karşısında tüzel kişilik perdesinin kaldırılması noktasında yaklaşık ispatın gerçekleşmediği göz önüne alınarak, sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bütün bu hususlar değerlendirilmeden yazılı şekilde ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Çeke dayalı takibin, genel yetkili yer olan borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesinde (HMK  mad. 6), muhatap bankanın bulunduğu yer ödeme yeri sayıldığından buradaki icra dairesinde (HMK  mad. 10) ve ayrıca İİK. mad. 50/1 uyarınca çekin keşide edildiği yerdeki icra dairesinde yapılabileceği- İhtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin, salt o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyeceği- Açıklanan yetki kurallarına göre, alacaklının yetkili olmayan icra dairesinde takip yapması halinde mahkemece, yetki itirazında bulunan borçlunun itirazının kabulü ile icra dosyasının muteriz borçlu yönünden tefriki ile yetkili icra dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği-
İhtiyati haciz istemine konu bononun teminat senedi olduğu, talepte bulunan Faktoring şirketi vekilince de ilgili Yönetmeliğin 8/2.maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiğini gösteren bilgi ve belgelerin dilekçe ekinde sunulmadığı anlaşıldığından, talebin reddine ilişkin verilen kararın isabetli olduğu-
İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için "mahkemenin alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması" yeterli olduğu- İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için "mahkemenin alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması" nın yeterli olduğu- Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının ihtiyati haciz isteyebileceği-
Mahkemenin alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olmasının yeterli olduğu- Mahkemenin alacağın varlığına kanaat getirmesinden anlaşılması gerekenin alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi olmadığı- İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için “alacağın yargılamayı gerektirmemesi” şeklinde bir koşulun gerekmediği- Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının ihtiyati haciz isteyebileceği-