Evli olduğunu bildiği kişiyle ilişkiye giren davalının, dava dışı eşin sadakatsizlik eylemine katılması karşısında, her ikisinin de bu haksız eylemlerinden birlikte ve müteselsilen sorumluysa da, dava tarihinden sonraki bir tarihte davacı ve eşi arasındaki boşanma davasında verilen karar ile eşinin davacıya dava konusu haksız eylem nedeniyle manevi tazminat ödediği anlaşıldığından, borcun müteselsil borçlulardan dava dışı eş tarafından ödenmesi nedeniyle TBK. mad. 166 gereğince davalının sorumluluğunun ortadan kalktığı ve bu durumda manevi tazminat davasının da konusunun kalmadığı-
Sadakatsiz olan davacının kendisine evden kovan davalıdan "daha fazla" kusurlu kabul edilmesi gerektiği-  Az kusurlu olan davalının, davaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, evlilik birliğinin devamında davalı bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığından TMK. mad. 166/2 uayrınca boşanmaya hükmedilmesi gerektiği-  Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra ise diğer tarafın açık muvafakati ve ıslah dışında iddia ve savunmanın genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği (HMK mad. 141/1)- Davalı kadın cevap dilekçesinde maddi ve manevi tazminatlar ile yoksulluk nafakası yönünden bir beyanda bulunmamış, ön inceleme duruşmasından sonra maddi ile manevi tazminat ve yoksulluk nafakası talebinde bulunmuş, davacı tarafın ise bu taleplere yönelik açık muvafakati olmadığından, bu taleplerin iddianın ve savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğu-Usulünce yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmadığından, tazminat ile yoksulluk nafakası talepleri hakkında "karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi gerektiği-
Davalı kadının önceki aşamalarda yoksulluk nafakası talep etmediği, talebi tahkikat aşamasında yaptığı bilinerek; davacı erkek talep sonucunun genişletilmesine açık muvafakat bildirmediğinden ve davalı tarafından yapılan bir ıslah işlemi de bulunmadığından talep hakkında "karar verilmesine yer olmadığı" kararının verilmesi gerektiği-
Temyiz süresinin, temyiz dilekçesinin tebliğinden başlayarak on gün olduğu ve bu süreden sonra verilen cevap dilekçesindeki itirazların incelenmesinin mümkün olmadığı- Asgari ücretle çalışılmasının tek başına yoksulluk nafakasını ve tedbir nafakasını ortadan kaldırmayacağı-
Tarafların her ikisinin de emekli olduğu ve gelirlerinin birbirine denk bulunduğu anlaşıldığından davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği- Davası kabul edilen davacı erkek yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekalet ücreti tayin ve takdiri gerektiği- Bozma ilamına uyan mahkemenin, bozmaya uygun karar vermesi gerektiği-
Yoksulluk nafakasının kaldırılması olmadığı takdirde indirilmesi talebine-
Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu iddia ve ispat edilmemiş olduğundan, yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerektiği- Takdir edilen nafaka miktarının gelecek yıllarda artırılması konusunda oran olarak TÜİK'in yayınladığı yıllık ÜFE oranı benimsenmekte olup, mahkemece; takdir edilen nafaka miktarının tefe-tüfe oranında artırılmasına karar verilmesinin hatalı olduğu-
Yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdirinin doğru olmadığı-
3. HD. 23.01.2017 T. E: 684, K: 467-
"Davalı boşanma kararından sonra çalışarak bir gelir elde etmeye başladığından yoksulluğunun ortadan kalktığı, davacının da ekonomik durumunda önemli bir değişiklik olmadığı anlaşıldığından davalının her an sonlandırılacak bir işte çalışması, sabit ve güvenceli olmaması belirtilmiş ise de aynı şartların davacı içinde geçerli olduğu, yoksulluk nafakasının bu şartlarda kaldırılmaması, azaltılarak da olsa devamının sosyal devlet ve eşitlik ilkesine de aykırı olduğu" gerekçesiyle verilen direnme kararının yerinde ve doğru olduğu-