Mahkemece, dava konusu aracın takipten hemen önce borçluya satışının alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı bir işlem olduğu, borçlunun başka araçlarının da aynı gün davacıya satılmış olduğu, borçluya ait mal varlığının davacı 3. kişi tarafından devir alındığı, aralarında örtülü işletme devri ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle asıl davanın (istihkak davasınn) reddine; karşı davanın kabulü ile dava konusu aracın satışına ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesinin yerinde olduğu-
Haczin üçüncü kişinin elindeki mallar hakkında yapılması halinde, malların borçluya ait olduğunun ispat külfetinin alacaklıda bulunduğu (İİK. mad. 99)- İstihkak davasının kabulü üzerine davacı üçüncü kişi yararına tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının kötü niyetinin arandığı (İİK. mad. 97/15), alacaklının üçüncü kişinin istihkak iddiasına karşı çıkmasının kötüniyetli bir davranış olarak nitelendirilemeyeceği-
Baba oğul olup arasındaki tasarrufların gerek İİK.nın 278/III-1 maddesi gerekse 280/1-2 maddesi uyarınca iptale tabi olduğu- İcra Hukuk Mahkemesinde görülen istihkak davası sonucunda verilen karar takip hukukuna ilişkin bir karar olup, sadece takip hukuku yönünden kesin hüküm olup maddi hukuk anlamında kesin hüküm oluşturmayacağı-
Hesaplama yapıldığında 2013 yılında icra mahkemelerince istihkak davaları sonucunda verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyiz konusunun 5.240,00.-TL’sının üzerinde bulunması gerekeceği, İİK’nun 363. maddesinin 1. fıkrasının 7. bendinde temyiz edilebilecek kararlar arasında sayılan istihkak davalarında ve istihkak davalarına ilişkin takibin taliki kararlarında temyiz incelemesi yapılabilmesi için aynı fıkranın son cümlesinde yer alan özel düzenlemeye göre icra mahkemesi kararının taalluk ettiği malın veya hakkın değerinin belirlenen bu miktarı geçmesinin şart olduğu-
Hacze karşı beyanda bulunan 3. kişinin haczedilen menkullere ilişkin açıkça bir istihkak iddiası bulunmadığından İİK'nun 96 ve devamı maddelerinin uygulanamayacağı-
İİK’nun 97/13. maddesindeki tazminat oranının 05.07.2012’de yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 19. maddesi ile %20’ye indirildiğinin dikkate alınmamasının isabetsiz olduğu- Alacaklı yararına tazminata hükmedilmesi için aranan yasal koşullar gerçekleşmediğinden kısa kararla alacaklı lehine tazminata karar verilmesinin doğru görülmediği-
Borçlu şirkete ait demirbaşların, taşınmazların, varsa araçların üçüncü kişi şirkete devredilip devredilmediği iki şirketin ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile saptanırsa, borcun doğum tarihinden sonra örtülü iş yeri devri yapıldığı sonucuna varılmasının ve İİK’nun 44. maddesindeki gereklerin yerine getirildiğinin iddia ve ispat edilememesi karşısında TBK’nun 202. maddesi uyarınca, devralanın da iki yıl süre ile işletmenin borçlarından sorumlu olacağı kuralı dikkate alınarak tüm mahcuzlar yönünden istihkak iddiasının reddedilmesinin gerekeceği, aksi kanaate varılması halinde davacının dayandığı finansal kiralama sözleşmeleri ve ekli proforma faturaların temini ile bunlara ilişkin satın alma hakkının kullanılıp kullanılmadığının öncelikle belirlenmesinin gerekeceği, davacı taraf mahcuzlara ilişkin satın alma hakkını kullanmamışsa mülkiyet kendisine geçmeyeceği için taraf sıfatının bulunmadığı gözetilerek bu mahcuzlar yönünden davasının reddedilmesinin, mülkiyet üçüncü kişiye geçmişse bu kez mahcuzların sözleşmeler kapsamında kalıp kalmadığının keşif ve bilirkişi incelemesi ile araştırılmasının gerekeceği, bununla birlikte davacının sunduğu faturaların mahcuzlara uygunluğu yönünde de keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Mahkemece, duruşma açılarak, alacaklı taraf da duruşmaya çağrılarak taraflardan delillerinin sorulmasının, haciz adresleri de dikkate alınarak gerektiğinde keşif yapılarak 21.06.2011 tarihli hacizli mallar ile 25.09.2011 tarihli hacizli malların aynı olup olmadığının belirlenmesinin ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Hacizden doğan istihkak davası açılabilmesi için gereken koşullardan biri de, hukuken geçerli bir haczin bulunması gerektiği-  “Haciz” olarak nitelendirilebilecek bir icra işlemi yoksa, kural olarak, istihkak davasından söz edilemeyeceği- Haciz tutanağı içeriğine göre, davacı üçüncü kişi haciz baskısı altında ve muhafaza işleminin yapılmasını önlemek amacı ile dava açma haklarını da saklı tutarak, dosya borcunun tamamını ödediğini belirtip, buna ilişkin dekontu sunduğu anlaşıldığından, borcun iradi ödenmesinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı ve bu koşullarda haczin, yatırılan paraya ilişkin olduğunu kabul edilmesi ve ortada hukuken geçerli bir haczin varlığının kabulü ile istihkak davasına ilişkin olarak işin esasına girilip bir karar verilmesi gerektiği-
Alacaklı yararına tazminata hükmedilmesi için takibin taliki kararı ile birlikte alacaklının olası zararını karşılamak üzere, istihkak iddia eden kişiden İİK’nun 36. maddesinde gösterilen teminatlardan birisinin alınmasının zorunlu olduğu, dava konusu hacizli malların istihkak iddiasının reddine yönelik kararın kesinleşmesinin ardından zaten paraya çevrileceği, önemli olanın bu süreçte alacağın tahsilinin gecikmesinden kaynaklanan zararın da karşılanmasına elverişli bir teminatın üçüncü kişi tarafından yatırılmış olması olduğu, bu nedenle somut olayda alacaklı yararına tazminata hükmedilebilmesi için aranan yasal koşulların gerçekleşmediği dikkate alınmadan yazılı biçimde karar verilmesinin doğru görülmediği-