İcra hukukundaki istihkak davası sonunda verilen kararların maddi anlamda “kesin hüküm” teşkil etmeyeceği ve bu kararlara karşı yargılamanın iadesi yoluna gidilemeyeceği, istihkak davasındaki amacın haczedilen mal üzerinde cebri icranın yürüyüp yürümeyeceğini saptamak olduğu-
Tasarrufun iptal davalarında (İİK. mad. 277 vd.) aranan «aciz belgesi»nin «istihkak davaları»nda «dava şartı» olmadığı–
İstihkak davasına, icra mahkemesinde (tetkik merciinde) bakılmış olmasına rağmen, karar başlığında «Asliye Hukuk Mahkemesi»nin yazılmış olmasının her zaman düzeltilmesi mümkün bir ‘yazı hatası’ niteliğinde olduğu–
«Yetki itirazının süresinde ileri sürülmüş olup olmadığını» icra mahkemesinin (tetkik merciinin) kendiliğinde araştıracağı–
«Davanın açılmamış sayılmasına» (HUMK. mad. 409/V, şimdi; HMK. mad. 150/5) şeklinde verilmiş olan kararın, taraflar arasında «kesin hüküm» oluşturmayacağı gibi, dava açma süresini de kesmiş olmayacağı–
Aynı hacizli mallar hakkında, aynı taraflar arasındaki istihkak davalarının birleştirilerek görülmesi gerekeceği–
Temyiz defterine kaydedilmeyen, peşin harcı da ödenmeyen temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekeceği–
Aynı mahkemelerde (icra mahkemelerinde) açılmış bulunan ve aralarında bağlantı bulunan istihkak davalarının birleştirilmesi talebinin, «ilk itiraz» şeklinde, ikinci davanın açıldığı mahkemede ileri sürülmesi gerekeceği–
İcra mahkemesinin vereceği «takibin ertelenmesi» ya da «takibin devamı» kararının kesinleşmesi beklenmeden -bu kararların üçüncü kişiye tefhim ya da tebliği ile- 7 günlük dava süresinin işlemeye başlayacağı–
İstihkak davasına karşı, davalı-alacaklının icra mahkemesinde en geç ilk oturumda "karşılık dava" olarak iptal davası açabileceği-