Üçüncü kişinin İİK.’nin 96 vd. maddelerine dayalı istihkak iddiası- İstihkak davalarında hükmedilecek harç-
Davaya konu geminin Panama C.i siciline tescil edilmiş olması nedeni ile dava konusu uyuşmak yabancılık unsuru taşıdığından, davada; hukuki ilişkinin tarafları (öznesi) yönünden, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukukun, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun olduğu-
Mahkemece öncelikle borçlunun mevcut ve alacaklı tarafından haciz konulan malvarlığının takip konusu borcu karşılayıp karşılamadığı belirlenerek borcu karşılamadığının tesbiti halinde (takip konusu alacak gerçek bir alacak olup, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borcun doğumundan sonra yapılmış olması şartları mevcut olduğundan) davalı borçlu ile davacı-karşı davalı üçüncü kişi şirket arasındaki araç satış sözleşmesinin İİK’nin 278, 279 (dava konusu aracın davacı üçüncü kişi tarafından borçludan olan alacaklarına mahsuben alındığı savunulduğundan bu durumun İİK’nin 279/2 madde gereğince mutat ödeme olup olmadığının değerlendirilmesi) ve 280. madde kapsamında (davacı üçüncü kişinin borçludan alacaklı olduğu bilirkişi raporuyla belirlendiğinden davacı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden olup olmadığı, dava konusu aracın ticari araç olması nedeniyle İİK’nin 280/3 madde gereğince dava konusu aracın ticari işletme vaya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamının veya mühim kısmının devri olup olmadığının tesbiti) iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisinin isabetli olmadığı- Bilirkişi tarafından yapılan incelemenin işlemden kaldırılan tasarrufun iptali davasına ilişkin olup, süresinde yenilenmediğinden açılmamış bir davaya ilişkin olduğu- Karşı dava olarak açılan davanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğinden, yeniden davaya konu araca ilişkin tasarrufun iptali davası açıldığı- O halde Mahkemece HMK’nin 150/5. maddesi uyarınca karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
İcra Müdürü tarafından malın üçüncü kişi elinde iken haczedildiği değerlendirilerek İİK mad. 99 uyarınca alacaklı vekiline dava açmak üzere 7 günlük süre verilmiş olup eldeki davanın da süresi içerisinde açıldığı, İİK mad. 97 ise, malın borçlu elinde iken haczedilmesine yönelik bir düzenleme olup, üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davası ile ilgili olduğu, kaldı ki İİK'nin 97.maddesinde yazılı prosedür uygulanmadan üçüncü kişi tarafından doğrudan dava açılmasının da mümkün olduğu ancak yasada yer almayan gerekçeye dayanarak yazılı şekilde karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 363 ve 364. maddelerinde yer alan ve temyiz süresinin başlangıcına esas alınan tefhim kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılması gerektiği- Bu açıklamalar doğrultusunda 07.03.2018 tarihinde hükmün tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilememesi nedeniyle, istinaf süresinin tebliğden itibaren başladığının kabulü gerektiği, somut olayda; gerekçeli kararın davacı tarafa 06.06.2018 tarihinde, davalı tarafa ise 22.06.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 14.06.2018 tarihinde; davalının ise 02.07.2018 tarihinde kararı istinaf ettiği, anlaşıldığından kararın tebliğinden itibaren 10 günlük yasal süre içerisinde istinaf yoluna başvurulduğu açıktır. Bu durumda; Bölge Adliye Mahkemesinin 'karara karşı süresinde istinaf yoluna başvurulmadığı' gerekçesiyle başvurunun usulden reddine ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Temyiz davasının esastan reddi ile beraat hükmünün onanmasına karar verilerek kararın bu yönden kesinleşmesine rağmen yeniden bu hususta kurulan beraat hükmünün yok hükmünde olduğu- Tazminat istemi ile ilgili olarak istihkak davasına ilişkin kararın kesinleşme hususu tespit edilerek, kararın kesinleşme şerhli bir suretinin dosya içerisine alınarak sonucuna göre hukuki durumun takdiri gerektiği-
Borçlunun üçüncü kişi bankadaki mevduat alacağının, İİK mad. 106/2 gereğince menkul hükmünde olduğundan, bankadaki mevduat, menkul haczi gibi icra müdürlüğünce bankaya yazılacak yazı ile haczedilebileceği gibi, İİK mad. 89'a uygun olarak düzenlenen haciz ihbarnamesi ile de haczedilebileceği- İİK mad. 89 uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişi bankanın, borçluya ait mevduat hesabı üzerinde rehin hakkının olduğunu ileri sürmesi, haciz ihbarnamesine itiraz niteliğinde olup, alacaklının İİK mad. 89/4 uyarınca üçüncü kişinin cevabının aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü kişinin İİK mad. 338/1 hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebileceği- Üçüncü kişinin "haciz müzekkeresine" karşı mevduat hesabı üzerinde rehin hakkı bulunduğunu ileri sürmesi ise, İİK mad. 96/1 uyarınca istihkak iddiası niteliğinde olup, icra müdürünün istihkak prosedürünü düzenleyen İİK mad. 96-97'de belirtilen yazılı kurallara göre işlem yapması gerektiği- Somut olayda, borçlu şirketin hesaplarında bulunan paraların haczi için davacı bankaya 89/1 haciz ihbarnamesi gönderildiği, Banka tarafından verilen cevapta, şube nezdinde bulunan borçluya ait hesap üzerindeki rehin, hapis, takas ve mahsup haklarından sonra gelmek kaydı ile haciz şerhinin işlendiğinin bildirildiği, buna göre, İcra Müdürlüğünce, bankaya gönderilen 89/1 haciz ihbarnamesi üzerine, bankanın hesap üzerinde, rehin hakkını ileri sürmesi, haciz ihbarnamesine itiraz mahiyetinde olup, bu itirazın İİK mad. 89'a çözümleneceği, bu sebeple üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davasının açıklanan nedenlerle reddi gerektiği-
Mahkemece her ne kadar 02.02.2016 tarihli duruşmada davacı vekilinin mazeret talebi “dosyaya müteaddit defalar mazeret sunulduğu anlaşılmakla mazeretin reddi..,'" şeklinde karar verilerek dosyanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de mazeret dilekçesine eklenen ... 1. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma tutanağına göre 02.02.2016 tarihli duruşma ile aynı tarihte duruşmanın olduğu anlaşılmakla, yazılı gerekçe ile mazeret talebinin reddi kararı verilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru görülmediği-
Somut olayda, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilen 16.6.2015 tarihli oturuma davacı vekili tarafından 15.06.2015 tarihli elektronik imzalı dilekçe ile mazeret bildirildiği, aynı tarihte duruşma gününün taraflarına tebliği için posta masrafı adı altında gider avansının yatırıldığı; ne var ki mahkemece mazeret dilekçesi değerlendirilmeksizin 16.6.2015 tarihli oturumda dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği- Davacı vekilince davanın yenilenmesi talebi üzerine mahkemece 03.09.2015 tarihine verilen duruşmaya davacının duruşmadan haberdar olduğu halde katılmadığı ve mazeret bildirmediği gerekçesi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de usulüne uygun şekilde davacının mazeret talebi değerlendirilmeksizin 16.06.2015 tarihinde dosyanın işlemden kaldırılması kararı yerinde olmadığından, davacı 03.09.2015 tarihli oturuma gelmemekle dosya ilk kez takipsiz bırakılmış olup mahkemece ikinci defa takip edilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yerinde görülmediği-
Davacı vekilinin mazeret talebi “dosyaya müteaddit defalar mazeret sunulduğu anlaşılmakla mazeretin reddi..,'" şeklinde karar verilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de mazeret dilekçesine eklenen ... 1. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma tutanağına göre 02.02.2016 tarihli duruşma ile aynı tarihte duruşmanın olduğu anlaşılmakla yazılı gerekçe ile mazeret talebinin reddi kararı verilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru görülmediği-