8. HD. 14.05.2019 T. E: 2016/7849, K: 5032-
İcra Mahkemesince duruşma açılarak takip konusu alacak ile mahcuz malların değerinden hangisi az ise o değer üzerinden peşin nispi harç alınmak suretiyle, harcın tamamlattırılması, anlaşmazlığın istihkak davası prosedüründe tarafların delillerinin toplanması, duruşmalı inceleme sırasında taraflarca sunulan kanıtların yargılama sırasında değerlendirilerek taraflara da bu konuda beyanda bulunma imkanının tanınması, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklının, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde ve 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açabileceği-
Davacı üçüncü kişinin, haczedilen menkullere ilişkin rehin hakkına dayalı olarak istihkak iddiasında bulunduğu, bu durumda mahkemece duruşma açılarak, taraflara duruşma gün ve saati tebliğ olunarak, iddia ve savunma çerçevesinde kanıtların toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde duruşma açmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu, gerekçe bölümünde davanın üçüncü kişinin rehin hakkına dayalı istihkak iddiasına ilişkin olduğu, ortada yasal olarak geçerli bir rehnin olmadığı, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında mahcuzlara yönelik istihkak iddiasına ilişkin olarak takibin taliki talebinin reddine, İİK'nin 97/6. maddesi uyarınca istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişinin işbu kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde istihkak davası açabileceğine, bu müddet zarfında dava edilmediği takdirde üçüncü kişinin alacaklıya karşı iddiasından vazgeçmiş sayılacağının ihtarına karar verilerek, gerekçe ile çelişkili olacak şekilde talepten başka bir şeye karar verilmesinin doğru olmadığı-
İstihkak davalarında ve istihkak davalarına ilişkin takibin taliki kararlarında temyiz incelemesi yapılabilmesi için icra mahkemesi kararının taalluk ettiği malın veya hakkın değerinin parasal sınırı geçmesi gerektiği- Temyiz konusu mahcuzların değeri 5.980,00 TL'nin altında olduğundan, temyiz dilekçesinin reddi gerektiği-
Haciz baskısı altında çekince kaydıyla yatırılan para üzerinde haczin devam ettiği ve istihkak iddiasının konusunun bu para olduğunun kabul edilmesi gerekeceği- Alacaklının, söz konusu parayı hacizde, haklı olup olmadığının, istihkak iddiası prosedürü içerisinde incelenerek gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise, davada taraf olarak gösterilmesi gerekli olmadığı- Somut olayda, borçlu şirkete İİK'nin 103. maddesine göre davetiye tebliğ edilmemiş ise de, eldeki dava tarihinden önce 06.07.2015 tarihinde vekili aracılığı ile takip dosyasına ibraz ettiği dilekçesinde, ‘mahcuzun Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında üçüncü kişi şirkete ait olduğu’nu beyan ettiği anlaşılmıştır. O halde, borçlunun, davacı üçüncü kişi T. Bankası A.Ş.nin istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenmiş olduğundan, davada taraf olarak gösterilmesinin gerekli olmadığı- O halde davada husumet ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği- Bu durumda mahkemece, dava dilekçesinde, ‘davalı olarak gösterilen borçlu hakkında taraf sıfatı (pasif husumet ehliyeti) yokluğundan davanın reddine’ karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde borçlu hakkında esasa ve aleyhine olacak şekilde yargılama giderlerine ilişkin karar verilmesi doğru görülmediği-
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi için devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesi gerektiği- Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği-
Mahkemece karar verildikten sonra 12.04.2017 tarihinde, icra dosyasının infazen işlemden kaldırıldığı anlaşıldığından, bu durumda davaya konu menkuller üzerindeki haciz de kalkacağından konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, yargılama gideri ile vekalet ücreti yönünden de 6100 sayılı HMK'nin 331. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar verilmesi için kararın bozulması gerektiği-
Hak düşürücü dava açma süresinin başlaması için İİK'nin 97/1. maddesine göre İcra Müdürlüğünce prosedürün uygulanması, İcra Mahkemesince verilen, takibin ertelenmesi ya da devamına ilişkin kararın üçüncü kişiye tebliği gerekmekte olup, anılan kararın tebliği ile süresinde davanın açıldığı, davacı üçüncü kişi şirket adına istihkak iddiasında bulunulduğu halde, şirket adına süre verilmesi de hatalı olmasına rağmen, davacı üçüncü kişi şirketin takibin devamı kararının tebliği ile süresinde eldeki davayı açtığı, kaldı ki, şirkete dava açmak üzere süre verilmediğinden doğrudan dava açıldığı kabul edilse dahi İcra Müdürlüğü tarafından yasal prosedürün uygulanmasını beklemeden, istihkak davası açılmasını engelleyen yasal bir düzenlemenin de bulunmadığı, bu durumda, istihkak davasının yasal süresi içerisinde açıldığının kabulü ile işin esasına girilerek, bir karar verilmesi gerekeceği-