Davacı üçüncü kişinin Amerika Birleşik Devletleti tabiiyetinde bir şirket olduğu, 5718 sayılı kanun uyarınca dava açanın karşılıklılık esasına göre, teminattan muaf tutulabileceği düzenlendiğinden öngörülen teminat hususu mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiği, mahkemece bu hususun incelenmeden doğrudan karar verilmesinin doğru olmadığı-
Üçüncü kişinin haczin İİK. 99 gereğince yapılması gerektiğine yönelik şikayetinin kamu düzeniyle ilgili ve süresiz şikayet niteliğinde olduğu-
Taşınır malın satışının altı ay içerisinde istenmemesi halinde taşınır üzerindeki haczin kendiliğinden düşeceği- Süresi içinde istihkak davası açılmış olduğundan,İİK mad.97/8 gereğince satış isteme süresinin işlemeyeceği-
Haciz adresinin, ödeme emri tebliğ adresi olmadığı, haczin üçüncü kişi huzurunda yapıldığı, haciz sırasında borçlu hazır olmadığı gibi borçluya ait evrak da bulunmadığı nazara alındığında, İİK'nin 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin üçüncü kişi yararına olduğu kabul edilerek; ispat yükü altında olan alacaklı karinenin aksini kanıtlamaya elverişli delil sunamadığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Haciz mahallinde borçlu adına düzenlenmiş sevk irsaliyeleri ve para makbuzu bulunmuş ise de sevk irsaliyelerinin üzeri çizilerek davacı üçüncü kişinin isminin yazıldığı, belgelerde yer alan borçlunun adresi haciz adresi olmadığı gibi söz konusu belgelerin güncel olmadığı, bu hali ile, borçlu adına bulunan belgelerin karinenin borçlu lehine işletilmesi için yeterli görülmediği- Vergi Dairesi kayıtlarına göre, haciz adresinde üçüncü kişi borcun doğumundan önce faaliyete başladığı, davalı alacaklı tarafından üçüncü kişi yararına olan karinenin aksi güçlü kesin ve inandırıcı delillerle ispat edilemediğinden; üçüncü kişinin İİK'nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkin davanın kabulü gerektiği-
Haciz mahallinde borçlu şirket adına düzenlenmiş 30.03.2013-25.03.2013 tarih aralığına ilişkin faturalar bulunmuş ise de, anılan faturalardaki yazılı adres haciz adresi olmadığı gibi borçlu ile üçüncü kişi şirket arasındaki ticari ilişki nedeni ile anılan belgelerin bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu ve belgelerin dava tarihi 2020 yılı dikkate alındığında güncel de olmaması durumu itibariyle bulunan belgelerin tek başına karinenin borçlu lehine işletilemeyeceğini borçlu ile üçüncü kişi şirket arasında organik bağ bulunmamakta olup bu durumda mülkiyet karinesinin davacı üçüncü kişi lehine olup, davanın üçüncü kişi tarafından açılmasının ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmayacağını- Mülkiyet karinesinin aslının davalı alacaklı tarafından güçlü delillerle ispat edilmesi gerektiği-
İcra dosyası kapsamında süresi içinde davaya konu menkuller yönünden usulüne uygun satış talebi olmadığından, haciz tarihi itibariyle yürürlükte olan İİK’nın yukarıda değinilen yasa maddeleri gereğince bir yıllık satış isteme süresi dolmuş olup, mahcuzlar üzerindeki haczin dava açılmadan önce kalkmış olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için , her şeyden önce hukuken geçerli bir haczin bulunması gerekeceği- Bu koşulun bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında gerek ilk derece mahkemeleri gerekse Yargıtay tarafından re'sen gözetilmesi gerekeceği-
TMK'nin 862. maddesine göre rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ve eklentileri ile birlikte yükümlü kıldığından, ipotek akit tablosunda yazılı olmasa bile ipotekli taşınmazın eklentisi niteliğindeki menkullerin taşınmazdan ayrı olarak haczedilip satılamayacağı-
İstihkak davasına karşılık dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının icra mahkemesinde görüleceği, davacı vekili ise bu davayı ayrı ve bağımsız olarak Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığından, İİK'nun 97/17. maddesi anlamında karşılık dava olarak nitelemenin mümkün olmadığı, bu halde davanın İİK'nun 277 ve devamı maddelerine göre bağımsız olarak açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelemek sureti ile bu davanın koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İstihkak davalarında ve istihkak davalarına ilişkin takibin taliki kararlarında, temyiz incelemesi yapılabilmesi için, icra mahkemesi kararının taalluk ettiği malın veya hakkın değerinin, belirlenen bu miktarı geçmesinin şart olduğu-