İcra memurunun haczi istenen malın üçüncü kişiye ait olduğuna dair iddia üzerine haciz yapmaktan kaçınamayacağı, bu konu hakkında araştırma- inceleme yetkisine sahip olmadığı ve haciz yapıp yapmama konusunda takdir yetkisinin olmadığı- İstihkak iddiasına konu malın kime ait olduğunu inceleme, bu konuda karar verme yetkisi ve görevinin icra mahkemesine verildiği- İstihkak davasının, istihkak iddia edilen malların hacizden kurtulması için başvurulan bir dava olduğu- İstihkak davasının haczedilen malın borçlunun ya da üçüncü kişinin elinde bulunması ihtimaline göre farklı usullere tutulduğu- Haczedilen menkuller borçlunun elinde kabul edilip üçüncü kişi istihkak iddiasında bulunup alacaklı veya borçlu buna itiraz ederse, istihkak iddiası ile ilgili icra mahkemesinin karar vereceği ancak haczedilen menkuller üçüncü kişinin elinde ise, istihkak iddiası icra müdürlüğünün alacaklıya istihkak davası açması için süre vereceği- İcra takibi sırasında haksız yere malı haczedilen üçüncü kişinin bu yüzden doğacak gerçek zararının ödetilmesi, İİK mad. 97 hükmü dışında genel hükümlere göre genel mahkemelerde açılabileceği ve ayrı bir dava ile isteyebileceği- İcra memurunun yetkisini aşarak haciz işlemi yapmaması halinin bir hakkın sebepsiz yere sürüncemede bırakılması niteliğinde olup süresiz şikâyete tabi olduğu-
İstihkak davalarının İİK'nun m.97 gereğince genel hükümlere göre görüleceği- 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi ile (1) sayılı tarifedeki nispi esas üzerinden harca tabi olduğu- Maktu başvuru harcı ve alacak tutarı ile haczedilen dava konusu mahcuzların değerinden hangisi az ise o değer üzerinden hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının 1/4'ü anılan Kanun'un 28. maddesi uyarınca peşin olarak ödenmedikçe davaya devam edilmeyeceği-
İstihkak davasının dinlenebilmesi için ön koşulun, her şeyden önce hukuken geçerli bir haciz bulunması olduğu- Bu koşulun bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında gerek ilk derece mahkemeleri gerekse Yargıtay tarafından re'sen gözetilmesi gerektiği- İİK'nin 106. maddesinde menkul mallar için öngörülen altı aylık sürenin para alacakları yönünden hacizden itibaren paranın istenmesi için gerekli azami süre olarak kıyasen uygulanması gerektiği- Alacaklı tarafından haciz tarihinden itibaren altı aylık süre içinde paranın istenmesi keyfiyetinin yerine getirilmediği durumda para üzerindeki haczin kalkacağı- Öyleyse İstihkak davasının mahkemece dava tarihinde geçerli bir haciz bulunmadığı gerekçesi ile davanın ön koşul yokluğundan usulden reddedilmesi gerektiği-
Davalarda vakıaları anlatmak taraflara, tarafların dayandığı vakıaların hukuki tasnifinin mahkemeye ait bir görev olduğu- Açılmış olan davanın davacı tarafından İİK’nun 97. maddesine göre açılmış istihkak davası olduğunu, davacının davanın adını istirdat olarak belirlemesi davanın istihkak davası olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği-
İstihkak davalarının İİK'nun m.97 gereğince genel hükümlere göre görüleceği- 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi ile (1) sayılı tarifedeki nispi esas üzerinden harca tabi olduğu- Maktu başvuru harcı ve alacak tutarı ile haczedilen dava konusu mahcuzların değerinden hangisi az ise o değer üzerinden hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının 1/4'ü anılan Kanun'un 28. maddesi uyarınca peşin olarak ödenmedikçe davaya devam edilmeyeceği-
Davanın, İİK'nun 96 ve devamı maddeleri gereğince 3. kişi tarafından açılmış istihkak istemine ilişkin olduğu-İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekeceği- Somut olayda, araç üzerindeki haczin dava açılmadan önce düştüğü ve dava tarihi itibariyle araç üzerinde haciz bulunmadığı göz önüne alınırsa davanın ön koşul yokluğundan reddedildiğinin kabulünün gerekeceği- Buna göre, davalı yararına da Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdir edilmesinin doğru olmadığı-
Davacı üçüncü kişi vekilinin takibin taliki veya devamı için karar verilmek üzere dosyanın mahkemeye gönderilmesi talebinin reddi işleminin iptalini talep ettiği dilekçesinde alacaklı ve borçluyu taraf olarak göstermeyip hasımsız olarak davayı açması ve maktu harç yatırması halinde istemin şikayet olarak kabul edilmesi gerektiği- Dava konusu yapılan mahcuz mallara ilişkin istihkak davasının devamı sırasında mahcuzların ihale ile alacaklıya alacağına mahsuben satılmasının istihkak davasını konusuz bırakmayacağı ve onu satış bedeline dönüştüreceği-
İstihkak davalarında, geçerli bir haczin varlığının davanın ön koşullarından biri olduğu- Haczin mevcut olup olmadığının, mahkemece, davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekeceği-
Haciz sırasında çalışanlar "haciz yapılan işyerinin öncesinde borçluya ait olduğunu, borçludan devralındığını" beyan etmesine karşın, davacı haciz yapılan işyerinin bir başkası tarafından boşaltıldığını beyan ederek bir kısım mahcuzların bu işyerini boşaltan kişiden satın alındığına ilişkin fatura sunmuşsa da , bu kişinin borçlu şirketin eski çalışanı olduğu, aynı yerde yapılan bir diğer haciz de; borçlu adına kredi kartı ekstreleri, tediye makbuzları ve telefon faturasının bulunduğu, borçlu şirketin haciz adresi ile aynı yerde kurulduğu ve ortaklarının ikamet adresi olarak da eldeki davaya konu haciz adresini gösterdikleri, borçlu şirketin buradan taşınmasından kısa süre sonra davacı üçüncü kişi şirketin farklı bir adreste kurulmuş olmakla birlikte, delil olarak sunulan vergi levhasına göre, bu adresinde şube olarak faaliyete başladıkları ve işyerinin mülkiyetinin de borçlu adına kayıtlı olduğu görüldüğünden, davalı borçlu ile üçüncü kişi arasında muvazaalı işlemler yapıldığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece borçlu ile üçüncü kişi arasında organik bağ bulunduğu, mahcuzların borçlu şirketin faaliyet alını içinde bulunduğu, tanık beyanları, tebligat adresleri, haciz yapılan yerin ismi dikkate alındığında haciz yapılan malların borçlu şirkete ait olduğu belirtilmesine rağmen, üçüncü kişinin davasının kabulü yönünde ve istihkak iddiasının reddine, takibin devamına şeklinde karar verilmesinin açıkça çelişkili olduğu- Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmasının;Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı ve adil yargılanma hakkı prensibine aykırı olduğu-