Talep, İİK 97-99. maddelerinin uygulanmasına ilişkin şikayet ile terditli olarak ileri sürülen istihkak iddiasının reddi istem- Alacaklı vekili tarafından alacağın haricen tahsil edilmesi nedeniyle hacizlerin kaldırılmasının talep edildiğinden şikayet ve davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ve davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderleri ile vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiği-
Talep, İİK 97-99. maddelerinin uygulanmasına ilişkin şikayet istemine ilişkindir...
İstihkak davasının dinlenebilmesi için malın üçüncü kişi elinde haczedilmesi üzerine üçüncü kişi tarafından haczedilen mal üzerinde mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakka vs. dayanarak istihkak iddiasında bulunulması gerektiği- Men-i müdahale ilamının infazı sırasında taşınmazda bulunan üçüncü kişiye İİK 29 uyarınca verilen yetkinin hak sahipliğinin tespitine ilişkin olduğu- İİK 29. madde uyarınca istihkak iddiasının kabulüne karar verilmesi talep edilmişse de, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu ................ tarihli haciz, 3. kişi şirketin ticaret sicil adresinde yapılmakla birlikte üçüncü kişi şirketin borcun doğumundan sonra hatta hacze yakın bir tarihte 11.09.2020 tarihinde kurulduğu, üçüncü kişi şirketin tek ortağı olan ............'ın borçlunun kızı olduğu, haciz sırasında borçlunun oğlunun hazır bulunduğu, borçlu ile üçüncü kişinin faaliyet alanının aynı olduğu, vergi kayıtlarına göre borçlunun faaliyetini sürdürmediği anlaşıldığından, borçlu ile üçüncü kişi arasında mal kaçırmak amacıyla danışıklı işlemler yapıldığı anlaşıldığından davanın kabulü gerekeceği-
Haczin davacı üçüncü kişinin ticaret sicilinde kayıtlı adresinde yapıldığı, ödeme emrinin borçluya bu adreste tebliğ edilmediği, üçüncü kişi şirket ile borçlu şirketin aynı adreste faaliyet göstermediği, üçüncü kişi şirketin borcun doğum tarihinden önce faaliyete geçtiği, kurucu ortakları arasında yer alan bir kişi, aynı zamanda davalı borçlu şirketin kurucu ortaklarındansa da, borcun doğumundan önce davacı üçüncü kişi şirketteki hissesini devrederek ortaklık ve müdürlükten ayrıldığı, üçüncü kişi şirketteki hissesini devretmeden önce ödenmemiş sermayesini ödemiş olduğu, üçüncü kişi tarafından sunulan faturaların kanuni süresi içinde açılış ve kapanış tasdikleri yapılan davacı üçüncü kişi şirketin ticari defterlerine işlenmiş olduğu, menkullerin alışı yapılan dava dışı şirketlerin kanuni süresi içinde açılış ve kapanış tasdikleri yapılan ticari defterlerinde de bu faturalarının kayıtlı olduğu, haciz tutanağındaki yazılan menkullerin seri numaraları ile faturalardaki seri numaralarının örtüştüğü uyuşmazlıkta, haciz mahallinde borçlu şirkete ait bulunan belgelerin anılan ortağın üçüncü kişi şirketteki hissesini devretmeden önceki döneme ait olduğu ve bu nedenle haciz mahallinde belge bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, davacı üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında borcun doğum tarihi itibariyle organik bağ bulunmadığı ve şirketlerin benzer alanda faaliyette bulunmasının da tek başına organik bağ için yeterli olmadığı- Mülkiyet karinesi davacı üçüncü kişi lehine olup davanın üçüncü kişi tarafından açılmasının ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmayacağı ve mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispatlanması gerektiği- Davalı alacaklının delil olarak dayandığı ticaret sicil kayıtları, haciz tutanağı, ticari defterler, dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporları ve tanık beyanlarının, karinenin aksini ispat için yeterli olmadığı- "İspat külfetinin davalı alacaklıda olduğu ancak TBK 133/2 gereğince temel borç ilişkisindeki borcun doğum tarihinin araştırılarak alacaklının dayandığı delillerin bu tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mahkemece öncelikle alacaklının şikayet istemi hakkında bir karar verilerek istemin sonuca bağlanması, şikayet kabul edilmediği takdirde terditli açılan davada istihkak davası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, şikayet talebi hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmeksizin istihkak davası ile ilgili olarak yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
İİK’nın 96 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak iddiasına ilişkin koşulların menkul mallar için uygulanacağı, taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması isteminin icra memurunun işlemine yönelik şikayet mahiyetinde olduğundan, şikayet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerekeceği- Başvurunun, taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması istemine ilişkin olup, şikayet mahiyetinde olduğu, o halde, mahkemece şikayetin reddi ile maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin bozmayı gerektireceği, ne var ki bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Haciz yapılan otelin üzerinde bulunduğu taşınmazda ipotek alacaklısı durumunda olan üçüncü kişi banka aynı zamanda taşınmazın maliki olduğundan ipotek şeklen mevcut olup hükümlerinin askıda olduğu, buna karşın malik ve ipotek alacaklısı sıfatlarının birbirinden ayrılması hâlinde uyuyan ipotek hakkının hüküm ve sonuçlarını tekrar doğurmaya başlaması mümkün olduğu- Davacı üçüncü kişinin haczolunan taşınırlar için ipotek hakkına dayanarak İİK m. 83/c'den yararlanmasının mümkün olmadığı- Takip dosyasında taraf olmayan üçüncü kişinin taşınır haczinin kaldırılmasını şikâyet yoluyla da isteyemeyeceği- Üçüncü kişinin icra mahkemesine başvurusu istihkak davası niteliğinde olup, icra mahkemesine şikâyet olarak başvurulmasının sonuca etkili olmayacağı gözetilerek icra mahkemesince davacı üçüncü kişi dava dilekçesinde de belirttiği üzere mülkiyet hakkına dayanarak mahcuzlar üzerindeki haczin kaldırılması talebinin istihkak davası olarak görülüp sonuçlandırılması gerektiği-
İlk Derece Mahkemesince karar-ilam harcı, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulan davalı/borçlu ...................' in kararı istinaf etmekte hukuki yararı olduğu açıkça ortada iken istinaf talebinin aleyhine hüküm kurulmadığı gerekçesi ile reddinin hatalı olduğu-
Gerekçeli kararının şikayetçi vekili yerine şikayetçi asile tebliğ edildiği anlaşıldığından, gerekçeli kararın şikayetçi alacaklı vekiline usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesi gerektiği-