Kararın gerekçe kısmında; takibe dayanak ilamın gider avansı, yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısım yönünden şikayetin reddine diğer alacak kalemleri yönünden takibin iptaline karar verilmesi yönünde kanaat oluşmasına rağmen, hüküm bölümünde, takibe konu edilen gider avansı, yargılama gideri ve ilam vekalet ücreti yönünden şikayetin kabulüne, diğer alacaklar yönünden ise şikayetin reddine karar verilmek suretiyle, mahkemece, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında uyumsuzluk olacak şekilde sonuca gidildiği görülmüş olup, anılan çelişkinin giderilerek hüküm tesisi için mahkeme kararının bozulmasının gerektiği-
Temyiz eden alacaklı, bilirkişi raporundaki hesaplamalarda; ödeme tarihlerinin başlatılan icra takibinden sonra olduğunun nazara alınmayarak, icra vekalet ücretinin hesaba eklenmediğini iddia etmiş, yapılan incelemede takip tarihinin 16/02/2010 olduğu, borçluların 17/4/2013 ve 18/4/2013 tarihlerinde ödeme yaptığı anlaşılmış olup takip tarihinden sonra yapılan ödemelerin alacaklının itirazları doğrultusunda değerlendirilmediği anlaşıldığından; hükme esas alınan raporda, borçlular tarafından takip tarihinden sonra yapılan ödemeler hesaplamalara esas alınırken icra vekalet ücretinin takip alacağı miktarına dahil edilmediği görülmekle gerekirse bilirkişiden denetime elverişli ek rapor alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi için kararın bozulması cihetine gidildiği-
Borçlular, İİK'nun 266. maddesi uyarınca teminat karşılığında ihtiyati haczin kaldırılması talebinde bulunmuş olmakla, mahkeme kararı temyizi kabil bir karar olup, esasının incelenmesi gerektiği-
Öncelikle; mahkemece asıl şikayet konusu hakkında karar verilmek suretiyle, anılan maaş üzerindeki haczin kaldırılıp kaldırılmadığına dair araştırma yapılması ve şikayet tarihi itibari ile şikayet edenin şikayetinde haklı olup olmadığı belirlenerek, tüm bu açıklanan hususların gerekçede açıkça gösterilmesi ve yine oluşacak sonuca göre de haksız olan tarafa yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yükletilmesi gerekeceği-
Boşanma kararının "eklentisi" olan yoksulluk, iştirak nafakası, maddi-manevi tazminat, yargılama gideri ve vekalet ücreti de aynı kurala tâbi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerektiği- Takip talebi ve icra emrinin toplam alacak hesaplamasından sonraki açıklama kısmında dayanak ilam hükmünün belirtildiği görülmüş olup, takibe konu olan nafakaların "tedbir nafakası" niteliğinde olduğu anlaşıldığından anılan nafakanın tahsili için takip dayanağı ilamın kesinleşmesinin gerekmeyeceği-
Dayanak yabancı mahkeme kararının tenfizine ilişkin ilamın temyizi 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunu gereğince yerine getirmeyi durdurmakta ise de, karar düzeltme yoluna başvurulmasının, tenfizine karar verilen yabancı ilamın icrasını durdurmayacağı-
Şikayete konu icra emri ......... Aile Mahkemesi'nin ilamına dayanılarak gönderilen icra emri olmakla ve icra emrinin ilama aykırı olarak düzenlendiği görülmekle birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporunda .......... Aile Mahkemesi'nin ilamını da kapsayacak şekilde rapor düzenlendiği, dolayısıyla nafaka miktarının fazla hesap edildiği görüldüğünden; mahkemece, bozma ilamı gereğince, yeniden hüküm kurmaya ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu-
Mahkemece verilen kararın gerekçesi ile hüküm kısmında açıkça çelişki olduğu görülmekle mahkeme kararının bozulması cihetine gidildiği-
Kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan tazminatlara ilişkin ilamların, icra takibine konu edilmesi halinde, el atma tarihi 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında ise; takibe konu ilamın tarihi 5999 sayılı Yasa'nın 1. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 30.06.2010 tarihinden önce olması durumunda İdarenin mal, hak ve alacaklarının haczedilebileceği, ilam tarihi 30.06.2010 tarihinden sonra ise İdarenin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceğinin kabulü gerekeceği, 04.11.1983'den sonraki el koymalarda ise; herhangi bir haciz yasağının olmadığı-