Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri'nin 1602 sayılı kanun hükümlerine göre kurulmuş ve yargılama yapan mahkemeler olup, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulune göre yargılama yapan mahkemeler olmadığı, bu mahkemenin kendi özel Kanunu'na göre yargılama yapacağı ve karar vereceği, bu nedenle takip konusu Ankara Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ikinci Dairesi kararının icrasında 2577 sayılı İYUK'nun 28. maddesinin uygulanmayacağı-
İİK. mad. 283/2 gereğince bedele dönüşen tasarrufun iptali davasında ilamın aynı icra takip dosyası üzerinden infazının istenmesinin mümkün olduğu- Bu ilam doğrultusunda şikayetçi (üçüncü kişi) borçluya (ilk) takip dosyasından icra emri tebliğ edilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali hükmüne dayalı olarak ayrı bir icra takibi başlatılması halinde, "üçüncü kişinin, asıl icra takibinin borçlusu olmadığından tasarrufun iptali davasına dayalı olarak ayrı takip başlatılmasında usule aykırılık bulunmadığı" gerekçesiyle "şikayetin reddine" karar verilemeyeceği, icra mahkemesince, üçüncü kişinin "şikayetinin kabulü" ile (ikinci) takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece; dayanak ilamlarda yer alan alacak kalemleri, borçlu sayıları, ilk takip dosyasında yapılan ödemeler ile bu takip dosyasının infaz edilip edilmediği, ikinci takibin bakiye alacak kalemleri için yapılıp yapılmadığı hususlarının tespit edilerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece taraflarca bildirilen bankalardan, fiili uygulamaları gösteren faiz oranları sorularak, dosya içine konulduktan sonra, alacak kalemlerinin net miktarı bulunup, dayanak ilamda en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline hükmedilen alacaklar için bildirilen banka faizleri, diğer kalemler için yasal faizler uygulanarak Yargıtay denetimine elverişli şekilde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Şikayetçi borçlu takip dayanağı ilamda davalı olarak yer almakta olup kararın onun yönünden de hüküm ifade edeceği-
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu-
Hüküm tarihi ile kararın taraflara tebliğ tarihi arasında on yıldan fazla süre geçtiği, hükmün verildiği tarihten itibaren on yıl geçmekle ilamın zamanaşımına uğradığı, davalının "bu on yıllık sürenin geçmesinden sonra ilamın zamanaşımına uğradığını" ileri sürerek hükmü temyiz etmiş olduğu gözetildiğinde, mahkemece "ilamın zamanaşımına uğradığı" nazara alınarak yeniden hüküm kurulması gerektiği- İlam zamanaşımına uğramış olsa bile, temyiz edilip Yargıtay tarafından bozulmadıkça davanın tekrar ele alıp zamanaşımı nedeniyle reddedilemeyeceği-
Yıllık %5 faizin talep edilebilmesi için borçluya icra emri gönderilmesinin gerekmeyeceği, dolayısıyla, mahkemenin, gerekçeli kararında; “yıllık %5 faize, itirazın iptali kararı ile hükmolunduğundan, bu faiz ancak borçluya icra emri gönderilmesi ile istenebilir” şeklindeki kabulünün yerinde olmadığı-
Tasarrufun iptali ilamı gereğince üçüncü kişinin sorumluluğu icra takibine konu asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olduğu- İlamda faiz konusunda bir hüküm bulunmasa bile icraya konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmeyen ilamda hüküm altına alınan alacağa karar tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğinden, üçüncü kişinin sorumluluğunun asıl alacak ve ferileri ile tasarrufun iptali ilamının karar tarihinden ödeme tarihine kadar işleyen yasal faiz ile sınırlı olduğu- Mahkemece, TBK. mad. 100 uyarınca; takipte kesinleşen miktar üzerinden hesap tarihine kadar yapılan ödemeler de dikkate alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılması ve borçlu ile üçüncü kişi yönünden ayrı ayrı bakiye dosya borcunun hesaplanması ve bakiye dosya borcu belirlenmesi gerektiği-
Alacaklının, ilam konusu bedelden bu kesintilerin düşülmesinden sonra kalan net miktar için ilamlı takip yapabileceği, ancak ilamın hüküm kısmında açıkça net alacağa hükmedildiği belirtilmemiş ise bu halde de brüt miktara hükmedildiğinin kabulü gerekeceği-