Tebligat Kanunu'nun 10/2.maddesi uyarınca, borçlunun adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin, bilinen en son adresi olarak kabul edilmesinin ve bu adrese tebligat yapılmasının koşulları oluştuğundan, bu nedenle borçlunun adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine tebligat çıkarılmasında yasaya aykırılık olmadığı gibi, tebliğ evrakı üzerine verilen şerh de 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/8.maddesine ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine göre uygun olduğu, ödeme emri tebliğ işlemi, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2, 21/2 ve 23/8. maddeleri ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine ve dolayısıyla usulüne uygun olduğundan, mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tebligat usulsüzlüğü şikayeti kabul edildiğine göre aynı Yasa'nın 32. maddesi uyarınca bildirilen öğrenme tarihine göre tebliğ tarihinin düzeltilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Tebligat tutanağının aksi her türlü delille ispat edilebileceğinden, mahkeme tarafından bilâ tebliğ olunan ödeme emri tebligatında söz konusu olan güvenliğin isminin tespit edilip tanık sıfatı ile dinlenmesi tarafların beyan ve delillerinin sorulması gerektiğinde zabıta marifetiyle araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Tebliğ mazbatasında, “adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese T.K'nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat yapılacağına dair meşruhat” bulunmadığından, tebligatın usulsüz olduğu -
Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Dosyada vekaletnamesi de olan borçlu vekili adına çıkarılan satış ilanına dair tebligatın; muhatabın bulunmaması üzerine han görevlisinden sorulduğu, görevlinin "adliyede olduğunu" sözlü olarak beyan edip, beyanı imzadan imtina etmesi üzerine tebligatın muhtara teslim edildiği ve ardından 2 nolu haber kağıdının binaya yapıştırıldığı, muhataba haber vermek üzere han görevlisine bilgi verildiği şerhi ile Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılmak istendiği; ancak "beyanı alınan ve sonra da haber bırakılan han görevlisinin isminin alınmadığı", yani tebliğ mazbatasında "han görevlisinin kim olduğuna" dair hiçbir bilginin bulunmadığı, dolayısıyla yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Tebligat Kanunu'nun 21/1 maddesi hükmüne uygun tebliğ yapılması gerekeceği, ilgilinin adreste bulunmama ve imtina hallerinde memurun Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30. maddesinin birinci fıkrasına uygun davranması gerekeceği ve bu usullerde yapılmayan tebligatların ihalenin feshi sebebi oluşturacağı-
Bilinen son adrese hiçbir tebligat yapılmadan nüfus kayıt sistemindeki ve ticaret sicilindeki adresine yapılan tebligatların iade gelmesi üzerine ticaret sicil adresine Teb. K.’nun 35. maddesi uyarınca yapılan tebligatın usulüne uygun olduğundan söz edilmesinin olanaklı olmadığı- Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-
Borçlu adına ödeme emrinin ilk olarak takip talebinde gösterilen adresine tebliğe çıkarıldığı, bu tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine, alacaklının talebi ile borçlunun mernis adresi takip dosyası içine alınıp, bu kez tebliğ zarfı üzerine "mernis adresi" olduğu yazılarak posta memuru tarafından aynı adreste tebliğ edildiği, ancak tebliği çıkaran merci tarafından, bu adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olması nedeniyle tebligatın TK. mad 21/2. uyarınca yapılması gerektiğine ilişkin bir şerhin verilmediği- Mahkemece, borçlunun tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayetinin kabulü ile Teb. K. mad. 32. Uyarınca tebliğ tarihinin, öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği-
Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedenini araştırması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olmasının tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı- K. takdiri raporu tebliği usulsüz olsa dahi borçlunun kıymet takdir raporunun tebliğ işleminden, en geç satış ilanının tebliğ edildiği tarihte haberdar olduğunun kabulü gerekmekte olup, ihalenin feshinin talebinin reddi gerektiği -
Tebliğ memurunun ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” ve tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazması ve ilgilisine imzalatması gerekeceği, ancak bu şekilde, yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı hakim tarafından denetlenebileceği - İİK'nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneğinin borçluya tebliğ edilmesi gerektiği; borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş veya usulsüz tebliğ edilmiş olmasının başlı başına ihalenin feshi sebebi olacağı-