Ödeme emri tebliği, icra müdürlüğü işlemi olup, bu işlemin usulsüz olduğunun ancak tebliğ işleminin muhatabı tarafından İİK. nun 16.maddesine göre öğrenme tarihinden itibaren yedi günlük sürede icra mahkemesine şikayet yoluyla başvurulması halinde icra mahkemesince inceleneceği ve tebliğ işleminin usulsüz olduğu belirlenir ise İİK. nun 17. ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebliğ tarihinin öğrenme tarihi esas alınarak düzeltileceği-
Bila tebliğ iade edilen ilk tebligatın mahalle adı yazılmadığı gerekçesi ile adrese gidilmeden iade edilmiş olması nedeni ile aynı adrese Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu-
Borçlu adına çıkarılan dava dilekçesi ve duruşma davetiyesinin ''Birlikte sakin Ü.Y. imzasına tebliğ edildi'' kaydı ile tebliğ edildiği, bu durumda, tebligat parçasında, borçlunun adreste bulunup bulunmadığı tespit edilmediğinden anılan tebliğ işleminin, Tebligat Kanunu'nun 16. maddesi ile Tebligat Yönetmeliği'nin 25. maddesine göre usulüne uygun bulunmadığı, dolayısıyla, mahkemece, taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam edilerek sonuca gidilmesinin doğru olmadığı-
Tebliğin, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı, muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-
Tebligat mazbatasını çıkaran mercii tarafından, Tebligat Yönetmeliği'nin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği için, tebligatın TK'nun 21/1 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30. maddesine göre yapılması gerekirken, dağıtıcının, tebligatı, kendiliğinden 21/2. maddesine göre yapmasının Kanun'a aykırı olup usulsüz olduğu-
Mahkemece, borçlunun tebliğ tarihinde, tebliğ adresinde tebligatı menajeri sıfatı ile alan Z. isimli kişi ile birlikte oturup oturmadığının ya da bu kişinin Tebligat Kanunu'nun 16. maddesi kapsamında borçlunun hizmetlisi olup olmadığının kolluk marifetiyle ve sunulan her türlü delille yöntemince araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Genel haciz yolu ile başlatılan bir takipte yetki itirazı da dahil olmak üzere her türlü itirazın İİK'nun 62. maddesi uyarınca icra dairesine bildirilmesinin zorunlu olduğu, borçlunun icra dairesi yerine Mahkeme'ye başvurusunun sonuç doğurmayacağı- Borçlu şirkete yapılan tebligat, Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddelerine aykırı olarak tebligatı almaya yetkili olan şirket temsilcisinin nerede olduğu tespit edilmeden, çalışan olduğu belirtilen personele yapıldığından, yapılan bu tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Usulsüz tebligat halinde, muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-  Mahkemece, İİK. nun 16. ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddeleri uyarınca tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, İİK.nun 62. maddesine aykırı olarak ve talepte aşılmak suretiyle icra dairesinin yetkisizliği yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının, usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 günlük sürede yapılması gerekeceği-
Şirketin fesih ve tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına karar verilmesinden sonra, borçlu şirketin, tasfiye memurları tarafından temsil edilmesi gerektiğinden, tasfiye memuru yerine kayyım tarafından borçlu şirket temsilcisi sıfatı ile şikayette bulunulmasının yasal düzenlemelere aykırı olduğu- Borçlu şirket adına ve şirket adresine tebliğ edilip usulsüzlüğü öne sürülen ödeme emri tebliğ tarihinden önce mahkeme dosyası üzerinden borçlu şirketi temsilen kayyım tayin edilip edilmediği, şirketin kayyımla temsil edilip edilmediği araştırılması ve araştırma sonucunda, tebligat tarihinde, borçlu şirketin kayyımla temsil edildiğinin belirlenmesi halinde, kayyım tayin edilen tarihten sonrası için borçlu şirkete ilişkin tebligatların, şirket kayyımına yapılması gerekeceğinden, bizatihi şirket adına ve adresine tebligat yapılmasının yok hükmünde olacağı-
Vekile yapılan tebligatın geçerli olması için, onun vekil sıfatıyla icra takibine katılmış olması gerekeceği, vekilin alacaklı adına takip talebini imzalamış veya borçlu adına ödeme emrine itiraz etmiş olması hallerinde, tebligatın alacaklı veya borçluya değil, vekile yapılacağı, bir kişinin genel vekiline yapılacak tebligatın, eğer genel vekil icra takibine katılmamışsa ancak genel vekilin kabulü halinde mümkün olduğu, çünkü, genel vekilin müvekkilini her dava ve icra işinde temsil etmek zorunda olmadığı-