Hazine mahkemeye ibraz edilen ve tapu dairesinde mevcut olan tapu kayıtlarından hangi kayıtlara neredeki taşınmazlara ilişkin olarak dayanıldığının açıklattırılması, tapuların tedavül görüp görmediği saptanıp, tesisinden itibaren tüm geldi ve gittileri ile birlikte celp edilmesi, bu kayıtlar ile birlikte ecrimisil kayıtlarının olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler ve taraflarca bildirilen tanıklar aracılığıyla, harita ve kadastro uzmanı bilirkişi yardımı ile zemine uygulanması; gerektiğinde komşu tapu kayıtları da getirtilerek, karşılaştırmalar yapılıp, keşfi izlemeye elverişli harita ve krokiler düzenlettirilmesi; dava konusu taşınmazların duraksamaya yer vermeyecek bir şekilde hukuki durumunun belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Cebri satış sonucu kazanılan mülkiyet hakkı ile ilama dayalı kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan kişisel hakkın çatışması durumunda; öncelikli ve düzgün sebebe dayalı olana değer verilmesi gerekeceği–
Yirmi yıllık hak düşürücü süre Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce dolduğundan; Yerel Mahkemece taşınmazın, gerçek hak sahibi durumuna gelen davacı idare adına tesciline karar verilmesinin ve aynı nedene dayalı direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edimin ayni bir istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebileceği-
Davacının eklemeli olarak 1952 yılından itibaren 50 yıldır dava konusu taşınmazda zilyet olduğu, davacının babasının burayı imar ve ihya edip ev ve bahçe  olarak kullandığı, 30 yıl kadar önce babasının çocuklarına mallarını paylaştırdığı, davaya konu yerin davacıya düştüğü, davacının da ayrı şekilde aralıksız ve çekişmesiz olarak kullanmaya devam ettiği ve zilyetlikle kazanım koşullarının lehine gerçekleştiği, buna karşılık, davacının zorlayıcı yaptırım tehdidi altında 30.9.1997  tarihinde, 1.1.1991 tarihinden itibaren 6 yıl 9 aylık ecrimisil ödemesinin, doğmuş bulunan mülkiyeti talep hakkından feragat anlamına ve hazinenin üstün zilyetliğini kabul anlamına gelmeyeceği, davacının asıl amacının taşınmazı elinde tutmak ve sahip olmak olduğu-
Yasada öngörülen ve dayanağını Medeni Kanunun 3. maddesinden alan iyiniyetin aynı zamanda bu iddiada bulunana bir özen ve itina borcu yüklediği, ancak, bu özenin ve dikkatin sicile olmaması gerektiği, sicile güvenen kişinin, sicilin dayanağını oluşturan kayıt ve belgeleri inceleme yükümlülüğünün olmadığı, bu sebeple davalı kooperatife akit tablosunu inceleme mükellefiyetinin yüklenemeyeceği-
Davacı, köy tüzel kişiliği olarak zilyetliğinde bulunan taşınmazlarla ilgili Hazine aleyhine mülkiyetin tespiti davası açmış; davaya hakem sıfatıyla bakılarak taşınmazların davacı kasaba belediyesi köy tüzel kişiliğine ait olduğuna karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiş olduğundan taşınmazların Hazine adına olan kayıtlarının iptali ile belediye adına tescili için açılan sonraki davada maddi anlamda kesin hüküm olan hakem sıfatıyla verilen kararın içine girilerek bu dava ile birlikte ele alınıp sanki hakem kararı temyiz edilmiş gibi incelenmesinin hatalı olacağı-
Davacıya nizalı daireyi satan yüklenicilerin % 65 oranında binanın inşaatını bırakarak, inşaat sözleşmesinden doğan edimlerini getirmemeleri nedeniyle, arsa sahibine karşı kendilerine düşen dairelerin devrini isteyebilecek şahsi hak kazanmadıklarından, yüklenicinin halefi sıfatıyla nizalı dairenin mülkiyetinin kendisine nakli konusunda ondan daire satın almış olan davacının talepte bulunamayacağı -