Dosya kapsamından, birinci uzatma kararı henüz temyiz incelemesindeyken ikinci kez uzatma kararının verildiği; bu durumda mahkemece, birinci uzatma kararının kesinleşmesi beklenerek, ikinci uzatma talebi hakkında bu kesinleşmeden sonra bir karar verilmesi gerekirken, birinci uzatma kararı kesinleşmeden karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı şirketin borca batık olup olmadığının, TTK'nın 376. maddesindeki hususlar da nazara alınarak belirlenmesi, şirketin borca batık olması halinde iyileştirme projesi değerlendirilerek tedbirden yararlanan şirketin gelinen durum itibariyle son durumu göz önüne alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce ihtiyati tedbir kararı verildikten sonra alacaklı tarafından borçlu aleyhinde icra takibi başlatılmış ise de; tedbir kararında, icra takibi yapılmaması veya yapılacak takiplerin iptali hakkında bir hüküm mevcut olmayıp, açılmış ve açılacak icra takiplerinin durdurulmasına karar verildiği anlaşıldığından, anılan tedbir kararı gereğince takibin iptaline karar verilemeyeceği- Borçlu vekilinin, şikayet tarihi olan 03.11.2015 tarihinden önce yaptığı başvuru üzerine, icra müdürlüğünce 21.10.2015 tarihinde borçlu şirket hakkında verilen tedbir kararı gerekçe gösterilerek, icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görüldüğünden, mahkemece, borçlunun şikayette hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, sermaye artırımı kararı sonucu artırılması öngörülen sermayenin ödenip ödenmediği denetlenmediğinden, sermaye artırımı kararı sonucu şirkete ödeme yapılıp yapılmadığı tespit edilip, belirtilen durumun şirketin borca bataklıktan kurtulması ile iyileştirme projesi kapsamıyla uyumunun denetlenmesi için gerekli araştırmanın yapılması ve gerekirse bilirkişi heyetinden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
Mahkemece, borca batıklık halinin ortadan kalktığının belirlenmiş olmasına göre, 'iflas erteleme talebinin reddine' karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ''karar verilmesine yer olmadığına'' karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklığın sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği-
İflasın ertelenmesi davasının açıldığı tarihte mahkemenin, ticaret mahkemesi sıfatıyla davayı yürüttüğü sırada aynı yerde müstakil Asliye Ticaret Mahkemesi kurulması karşısında, yerel mahkemenin vereceği kararın görevsizlik kararı değil, yeni kurulmuş olan mahkemeye devir veya gönderme kararı olması gerektiği-
İflasın ertelenmesi kararı verilmesi ya da iflasın ertelenmesi davasında ihtiyati tedbir kararı verilmesinin ihtiyati haciz kararı verilmesine engel olmadığı ancak böyle bir durumda muhafaza tedbirine başvurulamayacağı-
Yapılan sermaye borcu ödemelerinin, kök raporda öngörüldüğü şekilde şirkete bir katkı sağlayıp sağlamadığı, iyileştirme projesinde yer alan diğer hususların gerçekleşip gerçekleşmediği, özetle; şirketin karar tarihinden hemen önce iflas erteleme koşullarına haiz olup olmadığının tartışılmamış olduğu- Kayyım raporlarında ise şirketin genel durumu ile ilgili olarak genel izahlara yer verilmiş, denetim yapılan dönemler itibariyle şirketin bazen zarar ettiği, bazen kar ettiği, ancak genel itibariyle borca batıklığın devam ettiği, aradan geçen süreç içerisinde şirketin mali durumunda düzelme olmadığı ifade edilmiş ise de; kayyım raporları denetime elverişli olmadığı gibi yeterli açıklamayı da içermemekte olduğu- Kayyımın görevlerinden birinin de erteleme sürecinde şirketin mali durumundaki değişiklikler ve şirket yetkililerinin iyileştirme projesine riayeti konusunda mahkemeye bilgi vermek olduğu-
Davacı şirket pasiflerinin aktiflerinden fazla olduğunu bildirerek iflas talebinde bulunmasına göre, bu husus TTK'nın 376. ve İİK'nın 179. maddesi uyarınca borca batıklık bildirimi mahiyetinde olup; mahkemece masrafların HMK'nın 325. maddesi uyarınca hazineden karşılanarak davaya devam edilmesi gerekeceği-