Amme borçlusunun üçüncü şahıs konumundaki davalıdan ne kadar alacağının olduğu tespit edilmediği gibi haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibariyle söz konusu hesapta herhangi bir tutarın da olmadığı anlaşıldığından haciz bildirisine dayanılarak düzenlenen ödeme emrinde de hukuka uyarlık olmadığının belirtildiği- İş bu davada yasanın 79. maddesi gereğince İleriye yönelik haciz yapılmasını gerektirir süreklilik arzeden bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti iddia edilmediği gibi haciz tarihi itibariyle, amme borçlusunun üçüncü şahıs davalıdan alacaklı olduğunu bildirir herhangi bir beyanı olmayıp, davacı idare tarafından ise amme alacaklısının davalıdan alacaklı olduğuna dair tespitinin söz konusu olmadığı- Bu durumda emsal kararlar gereğince haciz bildirisi gereğince düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk olduğu kabul edilemeyeceğinden red kararının bu anlamda isabetli görüldüğü- Açıklanan nedenlerle ve özellikle emsal Danıştay Vergi Dava Daireleri ilamları kapsamında, gerekli şartları ihtiva etmeden düzenlenen haciz bildirisi neticesinde, alacak iddiasına dayanak yapılan ödeme emrinin hukuka uygun olduğu ve davacı kurumun, amme borçlusu olan üçüncü kişinin borcundan dolayı davalının sorumlu olacağının kabulü mümkün olmayacağı-
Mahkemece bozma kararından sonra, bozma gerekçesinde belirtilen hususta araştırma yapılarak dosya arasına alınan müzekkere cevapları ile davalı şirketin iflas davasına ilişkin bozma kararı nazara alınıp yapılan değerlendirme sonrasında yeni bir karar verildiğinden, temyiz itirazlarını Özel Dairece incelenmesi gerektiği-
İflas kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece bu tesbitin yapılması için davacı tarafça bilirkişilerin ücretinin karşılanması için avans yatırılmaması halinde HMK. 325 uyarınca bu giderin ileride ilgili taraftan tahsil edilmek üzere hazineden (suç üstü ödeneğinden) karşılanması gerektiği-
İflas kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece borca batıklığın tespitinin yapılması için davacı tarafça bilirkişi ücreti karşılanmak üzere avans yatırılmaması halinde bu giderin uyarınca ileride ilgili taraftan tahsil edilmek üzere hazineden karşılanmasının gerektiği-
Satış ilanının tebliğ edilmediği ileri sürülmemiş ise de, ihalenin feshi davasında borçlu tarafından maddi vakıa olarak açıkça satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğinin ileri sürülmesinin yeterli olduğu-Satış ilanının, iflasın ertelenmesi davasında borçluyu temsil eden vekile tebliği gerekeceği, takip dosyasına ayrıca vekaletname sunulmamış olmasının, söz konusu mahkeme kararının dosyaya ibraz edilmiş olması karşısında, artık borçlunun takipte vekille temsil edildiği gerçeğini ortadan kaldırmayacağı- Vekili varken asile gönderilen satış ilanı tebligatının yok hükmünde olup sonuç doğurmayacağı-
İflasın ertelenmesi istemi-
İİK'nın 345/a uyarınca, borçlu şirkete ait tüm ticari defterler ile ticari defterlerin yanı sıra , ayrıca borçlu şirket hakkındaki kesinleşmiş icra takip dosyalarında bunlarla belirlenecek mevcut borçlar ile borçlu şirkete ait vergi borçları, SGK borçları da dikkate alınarak şirketin pasifine eklenmesi suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra, şikayet tarihi itibariyle şirket hakkında iflas şartlarının oluşup oluşmadığının bilirkişi raporu ile kesin olarak tespit edilerek sonucuna göre hukuki durumun takdiri gerektiği-
İflas erteleme davalarında, dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklığın sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği- Gerek borca batıklık ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususunda (muhasebe ve işletme ekonomisi bilgisi özel ve teknik bilgi niteliğinde bulunduğundan ve hâkimin bunları genel ve mesleki bilgisiyle çözmesi beklenemeyeceğinden) HMK’nın 266. maddesinde gösterildiği şekilde bilirkişinin oy ve görüşüne müracaat edilmeli ve bu raporun da hukuka uygunluğunun hakim tarafından denetlenmesi gerektiği-
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, istinaf yoluna başvurma süresinin iki hafta olarak belirlendiği, genel hükümler çerçevesinde belirlenen ve kanunda yazılı olan bu sürenin, tarafların yanılmasına sebep olabilecek mahiyette bulunması nedeniyle, mahkemenin, tarafı kanun yolu süresi bakımından yanıltmış olması karşısında, davacı vekilinin istinaf isteminin süresinde olduğunun kabulünün gerekeceği-
Sanığa isnat edilen edilen suçun oluşup oluşmadığının anlaşılabilmesi için öncelikle, İİK'nun 179. ve TTK'nun 324. Maddesinde öngörülen koşullarda şirketin aktif ve pasif durumunun belirlenmesini müteakip, şirketin iflasının istenmesi şartlarının bulunup bulunmadığının saptanması gerekeceği- Bu nedenle borçlu şirkete ait ticari defterler ile borçlu şirket hakkındaki kesinleşmiş icra takip dosyalarındaki belirlenen mevcut borçların şirketin pasifine eklenmesi suretiyle yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu şirketin ... TL borca batık olduğu belirlendiğinden, sanığın mahkumiyeti yerine beraatine karar verilmesinin isabetli olmadığı-
