Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren sekiz (8) günlük temyiz süresi aşıldığından, mahkemece verilen ilk kararın şekli anlamda kesinleşeceği, mahkemece verilen karar kesinleştiği halde, Özel Dairece işin esasına girmek suretiyle kararın bozulması mümkün olmadığı gibi mahkemece usulüne uygun olmayan bu bozma kararına karşı işin esasına yönelik direnme kararı vermesinin de mümkün olmadığı-
İş yerinin dava dışı işverene devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden, devreden davalı işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu sürenin devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu-
İşçinin iş sözleşmesinin işyeri devrinden önce sona erdiği dikkate alındığında, İş Kanunu mad. 6' nın uygulanmasının mümkün olmadığı; fesih tarihinde yürürlükte bulunan 878 sayılı BK mad. 179 uyarınca işletmenin aktif ve pasifleriyle birlikte devrinin söz konusu olup olmadığının araştırılması gerektiği-
Hizmet alımı sözleşmeleri ile yapılan ücretteki indirim 4857 sayılı İş Kanunu'nun 62. maddesine aykırı olduğu gibi, aynı Kanun'un 22. maddesi hükmüne uygun biçimde işçinin yazılı rızası alınmadığından işçiyi bağlamayacağı, düşürülmeden önceki ücret, asgari ücretin belli bir oranda fazlası olarak kararlaştırıldığına göre bu oranın yeni dönemde de korunmasının esas olduğu-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti ve hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine-
Davacının emeklilik nedeniyle olan kıdeminin sfırlanmasının doğru olmadığı, davacının kıdemi 6 aydan fazla olup işin esasına girilerek davanın görülmesi gerektiği- Dava dışı A.Ş ve davalı şirketin ticaret sicil kayıtları, dosyaya sunulan davacı delilleri değerlendirilip gerekirse tanık dinlenerek A.Ş ile davalı arasındaki iş ilişkisinin muvaazaya dayalı olup olmadığının tespiti ile buna göre işyerinde çalışan işçi sayısının belirlenmesi gerekirken işçi sayısının 30 dan az olduğundan davanın reddinin hatalı olduğu-
Davalı işyeri tarafından hazırlanan kıdem tazminatı bordrosu ve ibraname ile işten ayrılış bildirgesi dikkate alındığında yapılan işlemin işyeri devri niteliğinde bulunmadığı ve bu hali ile davalı işveren tarafından gerçekleştirilen mevcut bir fesih işleminin bulunduğu anlaşıldığından davacı işçinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacağının kabulü gerektiği-
İşçinin yeni dönem ihaleyi alan şirkette çalışmaya devam etmesine rağmen ihale süresi sona eren işverence yapılan bir fesih bildirimi var ise işyeri devrinden söz edilemeyeceği, bu durumda feshe bağlı hakların talep edilmesinin mümkün olduğu- Davalı alt işveren tarafından, davacı işçinin iş sözleşmesinin feshedildiği ve taraflar arasındaki iş ilişkisinin bu nedenle sona erdiği, davacının dava dışı yeni alt işveren yanındaki çalışmalarının ise yeni bir iş sözleşmesi niteliğinde olduğu anlaşıldığından, mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutularak talep şartları oluşan kıdem ve yıllık izin alacağının hüküm altına alınması gerektiği-
Fazla mesai ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine-
4857 s. Kanun'u 112. maddesindeki yeni düzenlemenin, aynı Kanun'un 2/6. maddesinde düzenlenen alt işveren ve asıl işverenin işçiye karşı birlikte sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı- Asıl işveren ile alt işveren arasındaki rücu ilişkisi de bu davanın konusu olmadığından, dava konusu kıdem tazminatı talebinin tamamından davalı asıl işverenle birlikte diğer davalı son alt işverenin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği- 4857 s. İş Kanunu'nun 6. maddesinde sözü edilen devreden işveren için iki yıllık süre sınırlamasının, "kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmayacağı, kıdem tazminatının, işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanması, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmesi gerektiği-İmzasız bordronun incelenmesinde 1012,15 TL 'nin asgari geçim indirimi dahil davacının net ücreti olduğu belirlenmiş olup bu tutarın brüt olduğunun kabulü halinde dönemin asgari ücretinin altında olacağı ve net olduğunun kabulü halinde ise, dava konusu alacaklar hesaplanırken asgari geçim indirimi eklenmemesi gerektiği için hesaplamanın hatalı olduğu-