Davalı kocanın kadını sürekli dövdüğü anlaşıldığına göre, kadının dava açmakta haklı olduğu kabul edilerek boşanmaya karar verilmesinin gerekeceği-
Yerel Mahkeme; bozma ilamına uyup uymama konusunda karar vermeden önce, 31.3.2005 tarihli oturumda davacı ve davalı vekilinin, “boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca düzenlenmiş yazılı bir protokol bulunmadığı” yönündeki beyanlarını tutanağa geçirmiş ve bu beyanlara dayanarak yeni bir gerekçeyle karar vermiş olması; direnme kararını değil, yeni bir hükmün varlığını göstereceği-
Davalı tanığı, eşlerin 304 gün beraber kaldığını ifade etmişse de, bu beraberliğin evlilik birliğinin yeniden kurulduğu şeklinde yorumlanamayacağı, Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesinin aradığı koşullar oluştuğundan davacı kocanın davasının kabulüne karar vermek gerekeceği–
Davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret bulunduğundan; yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilemeyeceği-
Eşlerin birlikte oturmalarının, boşanma davasının reddi için başlı başına bir neden olarak kabul edilemeyeceği-
Ağız ve vücut kokusu başlı başına boşanma sebebi olamayacağından bu rahatsızlığın tedavisinin mümkün olup olmadığı, davalının tedaviden kaçınıp kaçınmadığı araştırılmalı, sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Davalının şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma davası açması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya yönelik olduğu–
MK. 166’nın yeni şeklinde, «kusur» yerine «evlilik birliğinin onarılmaz biçimde sarsılması»na yer verilmiş olduğu ancak bu madde uyarınca boşanma davası açabilmek için «tamamen kusursuz» ya da «az kusurlu» olmaya gerek olmayıp «daha fazla kusurlu» tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için, davalının az da olsa kusurunun bulunmasının zorunlu olduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında hiç kusuru olmayan eş hakkında, boşanma kararı verilemeyeceği–
Az kusurlu eşin, aleyhine açılan boşanma davasına karşı çıkması (itirAz etmesi) halinde, «bu itirAz hakkın kötüye kullanılması niteliğinde» ise ve «davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa» boşanmaya karar verilmesi gerekeceği– Somut olay MK.un 166. maddesinde düzenlenen boşanma davasına ilişkin olduğuna göre, davanın görevli Aile Mahkemesine devredilmesinin gerekeceği-
Hakimin boşanma için gösterilen olayların varlığına vicdanen inanmadıkça sabit addedemeyeceği, iki tarafın bu konudaki kabullerinin dahi hakimi bağlamayacağı, hakimin gösterilen delilleri serbestçe takdir edeceği–