Toplanan delillerle davalı-davacı kocanın ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığının, ailesi tarafından baba evine bırakılan eşini bir daha aramadığının ve birlikte yaşamaktan kaçındığının anlaşıldığı, bu halde taraflar arasında kocanın kusurlu davranışlarıyla oluşan ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Tanıkların sözlerinin bir kısmının TMK'nun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan, bir kısmının ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak beyanlar olduğu-
Davalı anne yanında kalan müşterek çocuk için dava tarihinden geçerli olarak tedbir nafakasına (TMK.md.169) hükmedilmesi gerekirken, tedbir nafakasının başlangıç tarihinin açıkça gösterilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Tarafların sürekli olarak birbirlerine ağır sözlerle hakaret ettikleri ve ayrıca davacı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı da kusurlu olmakla birlikte, davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Kocanın birlik görevlerini (TMK.m.185, 186) yerine getirmediği, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Taraflarca ibraz edilen protokolde boşanma ve fer'ileri ile birlikte kadının, kocasının soyadını taşıyacağını da kararlaştırmalarına rağmen mahkemenin bu konuda hüküm kurmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağı-
Boşanmada maddi ve manevi tazminat hesaplanırken tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaatin dikkate alınması gerekeceği-
Velayeti anneye bırakılan 15.12.2007 doğumlu E. ile baba arasında kurulan kişisel ilişkinin, babalık duygularını tatmin edecek nitelikte olması gerektiği gibi küçüğün fikri ve gelişimi açısından da önemli olduğu, açıklanan nedenlerle küçükle baba arasında ayın belli haftaları yatıya kalacak şekilde kişisel ilişki kurulması gerektiğinin düşünülmemesinin ve dini bayramlar ile 1 Temmuz ile 20 Temmuz arasında kurulan kişisel ilişkinin başlangıç ve bitiş saatlerinin de gösterilmemesinin doğru olmadığı-
Davalı- davacı kadının, eşini istemediği, nefret ettiği şeklinde sözler söylediği, dedikoduya sebebiyet veren davranışlarda bulunduğu, eşinden habersiz müşterek çocukları sünnet ettirdiği anlaşıldığından taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-