Davacı tanıklarının, davacıdan aktarılan duyumları, görgüye dayalı olmayan ve kişisel kanaatlerini içerir beyanları ile evliliğin ilk yıllarında olan ve tarafların birlikte yaşamaya devam etmesi nedeniyle affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylara ilişkin beyanlarının hükme esas alınamayacağı- Kusursuz eşten tazminat istenemeyeceğine göre davacının maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi gerekeceği-
Kadının güven sarsıcı tutum ve davranışlarda bulunduğu, kocanın da eşine fiziki şiddet uyguladığı anlaşılmış olup, davacının güven sarsıcı davranışlarda bulunması davalının ona fiziki şiddet uygulama hakkı vermeyeceği; bu durumda tarafların eşit kusurlu olduğu; evlilik birliği, tarafların eşit kusurlu davranışları ile temelinden sarsılmış olup, her iki taraf yönünden de devamının beklenemeyeceği; kadın da boşanmayı istemekte haklı olduğundan; kadının mukabil boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerektiği- 
Mahkemece, kişisel ilişki konusunda taraflara bir öneride bulunulması, öneri kabul edildiği takdirde buna göre karar verilmesi; kabul edilmediği takdirde ise, taraflara kişisel ilişki konusunda delil bildirme olanağı tanınıp gösterildiği takdirde toplanılması, gerektiğinde uzman incelemesi de yaptırılarak gerçekleşecek sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Tarafların anlaşmalı boşanmalarına karar verilmiş ise de kendisini vekille temsil ettiren kadın yararına vekalet ücreti takdir edilmemesinin isabetsiz olduğu-
Davalı kadının tekstil işinde çalıştığı düzenli ve sürekli gelirinin bulunduğu boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığı, Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları davalı yararına gerçekleşmediği, bu nedenle yoksulluk nafakası talebinin kabul edilemeyeceği-
Karşı dava süresinde açılmamış olsa dahi "ret" veya "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmeyip, esasen tefrik edilmesi gerektiği; ancak karşı dava da boşanmaya ilişkin olduğuna göre davalardan biri hakkında verilecek hüküm diğerinin sonucunu etkileyeceğinden; aralarındaki bağlantı nedeniyle tefrik edilse dahi birleştirilmesi gerekeceği; bu durumun usul ekonomisine uygun düşeceği- HMK'ndaki düzenleme (md.133/2, 166/1-4) davaların birleştirilmesine ve birlikte görülmesine engel olmadığından; tefrik kararı da verilmeyip davaların birlikte görülmesi ve taraf delillerinin birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği- 
Kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiğinden, davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının çok olduğu- Ortak çocukla kurulan kişisel ilişkide görüşme dönemlerinin başlangıç ve bitim saatlerinin kararda gösterilmesi gerektiği- Davalı kadının barışmadan sonraki "..." adlı kimseyle görüşmesinin ise zina aşamasına ulaşmadığı, bu davranışın güven sarsıcı davranış aşamasında kaldığından zina sebebine dayalı olarak açılan davanın reddinin gerektiği-
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma davasının reddinin gerektiği- Davacının davası kabul edildiği, lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri taktir edilmesi gerektiği, usulüne uygun açılmış bir dava ya da karşılık davası bulunmayan davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmesinin doğru olmadığı-
Davalı-davacı kadının imzalı ifade tutanağında bir başka erkekle bir süre birlikte kaldığı ve boşanınca onunla evlenmek istediğini açıkladığı gibi;evlenmeden önceki hayatı hakkında bilgi verilmesi gereken hususları eşinden gizlediği, davacı-davalı kocanın mahkemece de sabit kabul edilen ilk gece sonrası davranışı karşısında; her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte kocasına göre kadın daha fazla kusurlu olup, kadının yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine; ayrıca davacı-davalı kocanın da tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı-davacı kadının annesinin eşini aşağılamasına sessiz kalmasına karşılık davacı-davalı kocanın da yurt dışına giderken müşterek evin bulunduğu binanın apartman görevlisine eşini müşterek eve almaması yönünde talimat vererek eşinin müşterek eve girmesini engellediği, tarafların eşit kusurlu olduğu, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Eşini yıllarca baskı altında tutup birlik görevlerini yerine getirmeyen, eşinin ailesiyle görüşmesine engel olan ve onu ortak konuttan kovan kocanın evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ve boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu, kadının, karşılık davasında kocanın kusurlarını affettiğine, en azından hoşgörü ile karşıladığına dair bir beyan ve tutumunun bulunmadığı, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan kadının davasının kabul edilmesi gerektiği-