Kocanın eşine sürekli şiddet uyguladığı, bu nedenle ceza mahkemesinde yargılanıp mahkum olduğu ve "seni istemiyorum, git boşanma davası aç" şeklinde sözler söylediği , bu halde evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, ayrıca kocanın eşine karşı pek kötü davranışta bulunduğu (TMK.md.162, 166/1-2), tarafların ortak hayatı yeniden kurmaları olasılığını gösterir şekilde herhangi bir delil de bulunmadığından (TMK.md.170/3) boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Eldeki dava ilk davanın reddedilmesine dair kararın kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçmeden açıldığı, taraflar arasında yeni bir hadisenin varlığı kanıtlanmadığı,bu halde TMK.mad.166/1-2 ve 166/son koşulları oluşmadığından boşanma davasının reddinin gerektiği-
Davacı-davalının eşi ve çocuğuyla ilgilenmediği, birlik görevlerini yerine getirmediği, güven sarsıcı davranışlar sergilediği; davalı-davacı kadının da eşine karşı ağır hakaretlerde bulunduğu, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Dava kocanın kadına onun geçimini temin etmek amacıyla bir ev veya daire satın alma vaadinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup,boşanan tarafların TMK.mad.166/3'e dayalı boşanma kararı olmadığı gibi boşanma kararında kadın adına koca tarafından bir ev veya daire satın alınmasına dair hüküm de bulunmadığından, davada genel mahkemelerin görevli olduğu-
Mahkemece toplanan delillerin TMK'nun 166/son maddesine dayalı olarak açılmış dava çerçevesinde de değerlendirilmesi ve gerçekleşecek sonucu uyarınca bu talep yönünden de karar verilmesi gerektiği-
Tanıkların sözlerinin bir kısmının TMK'nun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan, bir kısmının ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak beyanlar olduğu-
Davalı-davacı (kadın)'ın bir başka erkekle ilişkide bulunarak bu kişiden çocuk sahibi olduğu, bu suretle sadakat yükümlülüğünü ağır olarak ihlal ettiği, davacı-davalı (koca)'nın da güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kadının daha ağır kusurlu kabul edilmesi gerekirken eşit kusurlu kabul edilmesi doğru olmasa da, TMK'nun 166/2 maddesi hükmü karşısında sonucu bakımından doğru olduğu- Kusur tespitinde hataya düşülmesi sonucu daha ağır kusurlu olan kadın yararına yoksulluk nafakası takdirinin doğru olmadığı, koca yararına manevi tazminat takdiri (TMK.174/2) gerektiği- Kocanın, kendisinin olmadığı açık olan çocuk için nafaka yükümlülüğü bulunmamasına rağmen tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmemesi gerektiği-
Kocanın, davacı eşi ve yakınlarına hakaret ettiği ve birlik görevlerini yerine getirmediği, bu halde ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsılması tamamen davalı-davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davacı-davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma davasının reddedilmesi gerektiği-
Davalı kocanın eşinde sara hastalığının ortaya çıkmasından sonra onu istemediği, sevmediğini ve ondan soğuduğunu söylediği durumda; taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan; davacı dava açmakta haklı olup, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamak artık kanunen mümkün olmayacağından; boşanmaya karar verilmesi gerektiği-