Kocanın, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, bağımsız konut temin etmediği ve haklı bir sebep göstermeksizin eşinin çocuk yapma isteğine karşı çıktığı; kadının da, tartışma sırasında kocasının beden bütünlüğüne zarar verebilecek şekilde kolonya şişesi attığı anlaşıldığından, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda, koca daha ağır kusurlu olmakla birlikte kadının kocasının açtığı davaya karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması olup; kocanın davası yönünden de TMK. mad. 166/2 koşullarının oluştuğu-
Dosyada bulunan internet/facebook çıktısı, diğer kadının çektiği mesajlar ve tanık beyanlarından, kadının evi terkinden sonra bile kocanın başka bir kadınla görüşmeye devam ettiği, kocanın da başka bir kadınla görüştüğünü kabul ettiği; terke dayalı dava açılmadan karısına mesaj çekerek “eve dön, dönüp geçmişten bahsetme, ailene de sık gitmek yok, kabul edersen gel” dediği sabit olan kocanın ihtarında samimi olmadığı anlaşıldığından kadının terk ihtarında dönmemekte haklı bulunduğu- Kocanın, karısına terk ihtarını çekmek suretiyle, eşinin önceki kusurlu davranışlarını affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı, affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar ise boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceğinden güven sarsıcı davranışlar içerisine giren kocanın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu kabul edilmesi gerektiği-
Davalının, evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği ve eşine fiziki şiddet uyguladığı anlaşıldığı, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği- TMK 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davacı kadın ve yanında bulunan müşterek çocuk yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Kocanın birlik görevlerini yerine getirmemesine ve eşinin tedavisi ile ilgilenmemesine karşılık; davalı kadının da eşine hakaret ettiği ve tehdit içeren sözler söylediği, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan, mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Kocaya yönelik olarak sabit görülen kusurlu davranışlara koca tarafından süresinde itiraz edilmediğinden göre mahkemece kabul edilen bu olgular koca yönünden bağlayıcı olduğu- Toplanan delillerden kadının eşine hakaret ettiği ve ayrılık döneminde eşini telefonla sürekli arayarak rahatsız ettiğinin anlaşıldığı- Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda; kocanın daha ziyade kusurlu olduğu- Kocanın boşanma davası yönünden TMK. mad. 166/2 koşulları gerçekleştiğine göre verilen boşanma kararı sonucu itibarıyla doğru olup, kadının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile boşanmaya ilişkin hükmün kusura ilişkin gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmesi gerektiği- Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği(TMK. mad. 174/1)- Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığının anlaşıldığndan tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminata karar verilmelmesinin gerektiği- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği(TMK. mad. 174/2)- Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığından, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerektiği- Kocanın kusurlu davranışları nedeniyle ortak yaşamın kurulamadığı,kadının ayrı yaşamakta haklılığını ispatladığından, kadının tedbir nafakası davasının kabulüne karar verilmesinin gerektiği-
Anne yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelebilecek tehlikelerin de varlığı da ispat edilemediği halde, anne bakım, şefkatine muhtaç 4 yaşındaki müşterek çocuğun velayetinin babaya bırakılmasının hatalı olduğu-
Tarafların karşılıklı olarak evlilik birliğinin yüklediği görevleri yerine getirmedikleri, davacının güven sarsıcı davranışlar içerisine girip sık sık evi terk ettiği ve müşterek çocuklara kötü davrandığı,bu halde ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olup TMK. mad. 166/2'deki koşullar oluştuğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı-davacıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma davasının reddedilmesi gerektiği-
Davalı-davacı koca eve dön ihtarı göndermekle davacı-davalı kadından bu tarihe kadar kaynaklanan kusurlu davranışları affetmiş olup, artık bu olaylara dayanarak boşanma talebinde bulunamayacağı- Davalı-davacı kocanın barışmak amacıyla gittiği kadının baba evinde kadına yönelik olarak "Geliyorsan benimle gel, gelmiyorsan bir daha karım yok, gelirsem çocuğumu görmeye gelirim, bir daha gelmem, zaten seni bir inat uğruna karı yaptım, sen karı olacak adam değilsin" diyerek hakaret ettiği, bu halde ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği- Birleştirilen tedbir nafakası davasının ara karar ile sonuçlandırılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Son oturuma davalı değil, vekili ve davacı asıl iştirak edip, tarafların bizzat anlaştıklarına dair beyanda bulunmadığı, boşanma ve mali sonuçları ile çocuğun durumu hususunda da tarafların bir anlaşmaları olmadığı durumda; tarafların delillerinin TMK. mad. 166/1-2 çerçevesinde değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken; TMK. mad. 166/3'ün şartları oluşmadığı halde anlaştıklarından bahisle boşanma kararı verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece görüşüne başvurulan uzman; raporunda; çocukla anne arasında sevgi ve güvene dayanan sağlıklı bir düzen ve iletişimin kurulduğunu, çocuğun anne yanında huzurlu ve rahat olduğunu ifade etmiş; velayetin anneye verilmesinin menfaatine uygun olacağını bildirmiş olup, her ne kadar bilirkişi raporu bağlayıcı değil ise de mahkemenin bilirkişi görüşünden ayrılması için aksine ciddi sebep ve olguları bulunmadığından; müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesi gerektiği-