Davalı kocanın mali yükümlülüklerine ilişkin birlik görevlerini yerine getirmediğinden, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu; davalının, ticari işlerinin bozulmuş olmasının, evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülük ve sorumluluktan kaçınmasına imkan veren bir durum olarak görülemeyeceği; davalı-davacı kadın da dava açmakta haklı olduğu; bu şartlar altında eşleri birlikte yasamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre kadının davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Kocanın anne-babasıyla birlikte aynı evde yaşadıkları ve kayınvalidenin kadına yönelik "bu hastalıklı kızı bize yamadınız, sus timsah gözyaşları dökme" şeklinde sözler sarfettiği, kocanın bağımsız konut sağlamadığı ve eşine tartışma sırasında "seni boşayacağım, artık istemiyorum, geldiğin yeri unutma, seni pislikten kurtardım, seni ailen para için benimle evlendirdi" şeklinde sözler söylediği, sonrasında tarafların fiilen ayrıldıkları ve taraflar arasında bir daha ortak yaşamın tesis edilmediği, barışma için görüşme yapılmışsa da; görüşme içeriğinden kadının eşinin belirtilen bu kusurlu davranışlarını affettiği veya hoşgördüğü sonucu çıkarılmadığından boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Davacı-davalı kadının birlik görevlerini ihmal etmesine karşılık, davalı-davacı kocanın eşine hakaret, kayınvalidesine hakaret ve tehdit davranışları sonucu ceza mahkemesince de mahkumiyetine karar verildiği ve eşinin hastalığı sırasında onun tedavisiyle ilgilenmediği, her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte eşine göre kocanın daha fazla kusurlu olduğu- Davacı-davalı kadın kocasına göre eşit veya daha fazla kusurlu olmadığından manevi tazminat talebinin kabulü gerektiği- Davalı-davacı koca gösterdiği delillerle ziynet eşyalarının kadının kız kardeşine teslim olgusunu kanıtlayamadığından ziynet eşyalarının değerleri uzman kişiye tespit ettirilerek bunlara ilişkin talebin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Nafaka ve kira yardımına ilişkin uyarlama talebinin kabul edilebilmesi için işlemin yapıldığı tarihteki koşulların olağanüstü derecede değişmesi ve bu değişim nedeniyle gerçekleşen yeni durum işlemin taraflarından biri için katlanılamaz hale gelmiş olması gerektiği-
Kadının eşine hakaret ettiği, kocanın ise eşinin hastalığı ile ilgilenmediği ve birlikte yaşamaktan kaçındığı anlaşılmakla boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu; eşit kusur halinde de boşanma kararı verilmesine yasal bir engel bulunmadığı- Tarafların kusurlu davranışları karşısında; davalı-davacı kadının ayrı yaşamakta haklı sayıldığı, bu nedenle davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasının takdiri gerektiği-
Davacı-davalı kocanın sadakatsiz olduğu, eşine şiddet uyguladığı ve eşini ailesi ile birlikte yaşamak zorunda bıraktığı, davalı-davacı kadının da birlik görevlerini yerine getirmediği, eşine ağır sözlerle hakaret ettiği, koca daha fazla kusurlu ise de kadının az da olsa kusurlu olduğu ve eşinin davasına itirazı hakkın kötüye kullanılması olduğundan kocanın davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma davasının reddi gerekeceği- Boşanma davasıyla birleştirilen tedbir nafakası davasında infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde açık ve nafakanın başlangıç tarihini gösterir şekilde hüküm kurulması gerektiği-
Dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmının Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmının ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğu-
Davalının birlik görevlerini yerine getirmediği, hasta olan davacının tedavisi ile ilgilenmediği, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Davacı-davalı kadının eşine hakaret ettiği, eşini eski eşiyle kıyasladığı ve ev eşyalarını sattığı; davalı-davacı kocanın ise birlik görevlerini ihmal ettiği, kadının kusuru daha ağır ise de, kusur durumuna göre kadının davası yönünden TMK'nun 166/2. maddesi, kocanın davası yönünden de TMK'nun 166/1 maddesi koşullarının oluştuğundan her iki davanın kabulü ile boşanma kararı verilmesi gerektiği-