Davalı kocanın eşine fiziksel şiddet uyguladığı, birlik görevlerini ihmal ettiği anlaşıldığı durumda, şiddet olayından sonra tarafların ortak konutta yirmi gün kadar daha kalmaya devam etmeleri, kadının kocasının kusurlu davranışlarını af veya hoşgörme olarak değerlendirilemeyeceği, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan; bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-
Davacı-davalı kocanın ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı ve birlik görevlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı, davacı davalı kocanın barışma girişimi davalı-davacı kadın tarafından kabul edilmeyip, kadının kendi boşanma davasını devam ettirdiğinin anlaşılmasına göre; davalı-davacı kadının, eşini affettiğinden söz edilemeyeceği, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre davalı davacı kadının boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-
 Davacı-davalı (koca)'nın eşine fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, çalışmaya zorladığı, kadın ve çocuğu eve almadığı, birlik görevlerini yapmadığı; buna karşılık davalı-davacı (kadın)'ın da kocasına ve kayınvalidesine küfür ettiğinin anlaşıldığı bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan, davacı-davalı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı-davalı (kadın)'ın ev eşyalarına zarar verdiği, eşine hakaret ettiği ve kolunu ısırdığının anlaşıldığı durumda, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan, olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı (koca)nın da dava açmakta haklı görüleceği-
Davacı-davalı kocanın birlikte yaşamaktan kaçındığı ve evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı durumda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olacağı; bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülemeyeceği, davalı-davacı kadının boşanma davasının kabulüne karar verileceği-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekeceği; oysa dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı  Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğu durumda, davanın reddi gerekeceği-
Davanın açılmasından önce davalı kocanın eşine fiziksel şiddet uyguladığı, bu davranışı sonucu evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının mevcut ve sabit olduğu-
Davalının eşinin hastalığıyla ilgilenmediği, kocasının ilk eşinden olan evlatlarını istemediği ve sık sık "boşanmak istediğini" söylediği, davacının da eşine hakaret ettiği ve bir kez de vurduğu anlaşıldığı, bu nedenle taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Boşanma davasında davacı-davalı kadının bir başka erkekle iş ilişkisini aşacak, eşinin güvenini sarsacak şekilde telefon görüşmeleri yapıp, mesajlaştığı, bu nedenle davalı-davacı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekeceği-