Davalının, evlilikleri süresince eşini incitici söz ve davranışlarda bulunduğu, son üç dört yıldır iletişimlerinin kalmadığı, aynı evde fakat ayrı odalarda yabancı iki insan gibi yaşadıkları, ancak zorunluluk halinde birbirlerine not yazarak iletişim kurdukları, ortak yaşam ve paylaşımlarının artık kalmadığı, aralarında sevgi ve saygının bittiği anlaşıldığından boşanmaya karar verilmesinin gerekeceği-
Boşanmaya sebep olan olaylarda, az kusurlu davalı kadının evlilik birliğinin devamında korunmaya değer bir yararı kalmadığından boşanmaya karar verileceği- Davalı kadının yoksulluk nafakası talebi olmadığı halde, aleyhine kesin hüküm oluşturacak şekilde yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektireceği-
Boşanma kararı verilebilmesi için, evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığının sabit olması gerektiği-
Davalı-davacı kocanın eşine fiziksel şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği; eşi ve çocuğunun hastalığı ile ilgilenmediği; buna karşılık kadının da eşine beddua ve hakaret ettiği, bu nedenlerle evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı- Dava konusu edilen ve davacı-davalı kadına ait ziynet eşyalarının davalı- davacı koca adına kocanın ailesinin zilyetliğinde bulunmasının, ziynetlerin kocadan iadesinin istenmesine engel olmadığı- Davalı-davacı kocanın ev eşyalarına ilişkin davasının red edildiği, reddedilen dava yönünden kendisini bir vekille temsil ettiren davacı-davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekeceği-
Davalının davacıya hakaret ettiği ve aşağıladığı sabit ise ortak hayatın temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut sayılacağı-
Eşini tehdit edip üzerine yürüyen eşin davranışının, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğe neden olacağı-
Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddinin doğru olmadığı-
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı sonucuna ulaşılması tamamen davacı-davalı kocanın tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı-davacı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden, bu durumda açıklanan nedenle davacı-davalı kocanın davasının reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerektiği-