Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan sözleşmeden doğan alacağın davalıdan tahsili istemidir.
İtiraz Hakem Heyeti, kararı bozma ile ortadan kalktığından bozma sonrasında da bozmaya uygun olarak hüküm kurulması gerekirken, bozma ile kalkan ve bu aşamada ortada olmayan karara atıfla, "davalının itirazının reddine" şeklinde hüküm tesisi yoluna gitmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği, gerekçeli karar ile hüküm fıkrasının çelişkili olduğu görüldüğünden, tarafların diğer temyiz itirazları incelenmeksizin kararın bu nedenle bozulması gerekeceği, mahkemece yapılacak işin, ilgili yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren bir karar vermek olması gerekeceği-
Uyuşmazlık; asıl davada kira bedelinin uyarlanması, olmadığı takdirde sözleşmenin feshi, tazminat ve alacak, birleşen davada kira bedelinin uyarlanması istemine ilişkindir.
Borçlunun şikayet dilekçesinde, İİK'nın 45. maddesi gereğince de takibin iptali talep edildiği halde, mahkemece bu konuda bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı görüldüğünden, mahkemece, 6100 sayılı HMK'nun 297/2. maddesi gözetilmek suretiyle, borçlunun İİK'nın 45. maddesi gereğince takibin iptali şikayetinin de incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan konuda bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın ve olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
HMK. 297. maddesinde, hükmün hangi hususları kapsayacağı sayılmış olup, anılan maddenin 1. fıkrasının ç. bendinde hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini; 2. fıkrasında ise, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiğinin düzenlendiği- İlk Derece Mahkemesince, alacaklı tarafından yapılan yargılama gideri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacı tarafın talebi bulunmadığı halde talebi aşkın şekilde "davacının kullanacağı enerji dağıtım tarafından mahsubuna" karar verilmesi HMK'nın 26. ve 297/c md ne aykırı bulunmuş olup bu cümle hüküm fıkrasından çıkarılması gerektiği, faiz ile ilgili olarak; davacı taraf dava dilekçesinde "yasal faiz" talep etmiş ve ıslah dilekçesi ile talep ettiği faiz türünü "avans faizi" olarak değiştirdiği anlaşılmakla mahkemece hüküm altına alınan alacağa avans faizi uygulanmasına karar verilmiş ise de, yönetmeliğin 38. maddesinin b-3 fıkrasındaki yasal düzenlemede yasal faiz uygulanacağı öngörülmüş olmakla mahkemenin faize ilişkin hükmü düzeltilerek kararın kabulüne ilişkin yeniden hüküm kurulması, mahkemenin kararının kaldırılması gerekeceği-
Hüküm sonucu kısmında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte belirtilmesi gerektiği- İtiraz Hakem Heyeti kararı bozma ile ortadan kalktığından, bozma sonrasında da bozmaya uygun olarak hüküm kurulması gerekirken, bozma ile kaldırılan ve bu aşamada ortada olmayan Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına atıfla "davalının itirazının reddine" şeklinde hüküm tesisi yoluna gitmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı kurumun ödediği işçilik alacağının yarısından davalı işverenlerin sorumlu olduğu esasına göre hesaplama yapıldığı, bu hesaplamada esas alınan miktarların hüküm fıkrasında davalı şirketlerden tahsiline karar verilmesine rağmen, gerekçede davalı şirketlerin ödenen bedelin yarısından değil işçinin kendi yanında çalıştığı döneme tekabül eden miktarın tamamından sorumlu oldukları yönünde gerekçe oluşturulduğunun anlaşıldığı, bu şekilde hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulması nedeniyle HMK 297/son fıkrası gereğince hükmün bozulması gerekeceği- Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmünün veya sözleşmenin bulunmadığı, bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulması gerekeceği, somut olayda; kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler davacı idareye karşı sorumlu olup davalıların ödenen bedelin yarısından sorumlu tutulmasının doğru olmadığı- Dava dışı işçinin bu şirkette çalışmasının bulunup bulunmadığı hususunda tereddüt oluşmuş olup dosya kapsamında yapılan incelemenin hükme elverişli olmadığı, mahkemece yapılması gereken işin dava dışı işçinin SGK işe giriş ve çıkış bildirgeleri ile hizmet dökümünün dosya kapsamına kazandırılarak işçinin bu şirkette çalışmasının bulunup bulunmadığı usulünce araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi ibaret olduğu- Davalılar tacir olup dava konusu alacak ticari işletmesi ile ilgili olduğundan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19/2.maddesine göre; taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmelerin, Kanun'da aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılacağı ve dava konusu alacak için ticari (avans) faiz istenebileceği, hal böyle olunca mahkemece hükmedilen alacağa ticari (avans) faizi uygulanmasına karar verilmesi gerekeceği-
Bozma ilamına uyulmamasına, eski kararda direnilmesine” denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmadığı-