Uyuşmazlığın kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu - Dava konusu taşınmaza ait kadastro tespit tutanağının arasında askıya çıkarılmış, 30 günlük askı ilan süresinin dolduğu ve taşınmazın tapuya tescil edildiği - Dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığı - Ancak davalının cevap dilekçesiyle davayı kabul ettiğini beyan ettiğinden dolayı her ne kadar somut olayda hak düşürücü süre geçmiş ise de davayı kabulün davalının üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir dava olması ve kamu düzenine aykırı bir sonuç doğurmaması şartıyla davacının ileri sürdüğü hakkının gerçekte var olup olmadığından bağımsız olarak davaya son veren ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir taraf işlemi olduğu - Bu nedenle mahkemece kabul beyanına üstünlük tanınmış olmasının isabetli olduğu -
İtiraz Hakem Heyetince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda yeniden hüküm kurulmadığından tazminat miktarı hakkında infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde yeni bir hüküm kurularak karar verilmesi gerektiği-
İtiraz Hakem Heyetince bozmaya uygun olarak esas hakkında uyuşmazlığı sona erdirecek infaza elverişli bir karar verilmesi gerektiği- İtiraz Hakem Heyetince, bozma ilamına uyulmasına karar verildiğinden denetlenebilir ve infaz edilebilir bir şekilde, asıl talep ve feriler dahil olacak şekilde yeniden hüküm kurulması gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesince, kararda asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı belirtilmesi, asıl ve birleşen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, ilgili Yasa hükmüne aykırı olarak tek hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Sigorta şirketinin sorumlu olduğu tazminat miktarı hakkında infazda tereddüt oluşturmayacak karar verilmesi gerektiği-
Vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiasıyla cezai şart ve faiz alacağı istemi- Hükme esas alınan bilirkişi raporundan davalının yaptığı tahsilatları çok uzun süre sonra davacıya teslim ettiğinin ve herhangi bir cezai şart ile faiz ödemesinde bulunmadığının anlaşıldığı, bilirkişi tarafından geç ödeme nedeniyle cezai şart miktarı hesaplandığı gibi, tahsilatlara işletilecek faiz yönünden de olasılıklı hesaplama yapılıp takdirinin mahkemeye bırakıldığı, taraflar arasında yapılan sözleşmedefaiz oranının belirlendiği, TBK 120 ve 88 gözetilerek taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre gecikme faizinin hesaplanması gerektiği, ayrıca davacının sözleşmede yer alan cezai şartı talep etme hakkı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği, karar gerekçesinde davacının hangi taleplerinin, ne miktar üzerinden kabul veya reddedildiğinin tek tek gösterilmesi gerektiği- Dava; 10.000,00 TL dava değeri üzerinden fazlaya dair haklar saklı tutularak kısmi dava niteliğinde açılmış, davacı vekili talep açıklama dilekçesi ile talep edilen 10.000,00 TL'nin 8.900,00 TL'lik kısmının tahsilat alacağının akdi faiz bakiyesine, 100,00 TL'lik kısmının avans alacağına ilişkin akdi faiz bakiyesine, 1.000,00 TL'lik kısmının ise cezai şart alacağına ilişkin olduğunu ifade ederek bu talepleri kapsamında davanın kabulünü dilemiş olup, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmemiş olduğu, davacının talep ettiği alacak kalemleri bakımından alacağı olup olmadığı toplam alacağın ne kadar olduğu belirlenmemiş ve gerekçelendirilmemiş, talep edilen alacaklar bakımından denetime elverişli şekilde hukuki değerlendirme yapılmayarak HMK 297'ye  aykırı hüküm tesis edildiği- Talep edilen alacaklar; tahsilat alacağına ilişkin faiz bakiyesi, avans alacağına ilişkin faiz bakiyesi ve cezai şart alacağı olmasına rağmen, talep aşılarak doğrudan tahsilat alacağı ve avans alacağı yönünden hüküm kurulmuş olduğu- Mahkemece; bozma ilamı uyarınca davacının yukarıda açıklanan talepleri değerlendirilerek gerekirse alanında uzman bilirkişiden de rapor alınarak ulaşılan sonuca göre, davacının talep edebileceği bir alacağının olup olmadığı, varsa ne kadar olduğu belirlenip taleple bağlı kalınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İtiraz Hakem Heyetinin, bozma sonrasında da bozmaya uygun olarak hüküm kurması gerektiği-
Mahkemece kısa kararın tefhiminden sonra gerekçeli kararında kısa kararın açıklanması sırasında hata yapıldığı, imalat bedelinden yapılan ödemenin mahsubu ile ulaşılacak rakamın 54.840,40 TL olduğu, ancak kısa kararda sehven 77.673,62 TL yazıldığı belirtilerek 77.673,62 TL üzerinden asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmesi ile kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmasının hatalı olduğu-
Geçersiz taşınmaz satışı nedeniyle ödenilen bedelin tahsili istemi-
Senet üzerinde yapılan değişikliklerin geçerli olabilmesi için düzenleyen tarafından imza veya paraf edilmek suretiyle onaylanması gerektiği- Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde sahtekarlık (tahrifat) iddiasının mutlak def'i olduğu- Borçlunun icra mahkemesine başvurusunun çekin kambiyo vasfına ilişkin şikâyet olduğu; imzaya itiraz olmadığı, imzaların istiklali ilkesi burada uygulanmayacağı- Çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiası keşideci tarafından ileri sürülmese dahi, çekin geçerliliği mutlak def'i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan borçlu ciranta tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülebildiği- Çek keşideci tarafından düzenlenmiş olduğundan çek üzerindeki çıkıntı ve değişikliklerin keşideci tarafından paraf edilmesi gerektiğinden somut olayın özelliği ve iddianın ileri sürülüşü gereğince keşideci şirket yetkililerinin araştırılarak yöntemince imza incelemesi yapılması gerektiği- Yapılacak imza incelemesi sonunda keşide tarihindeki paraf imzasının keşideci şirketin yetkililerine ait olmadığı anlaşılır ise düzeltmenin yok hükmünde olup düzeltme öncesi duruma göre değerlendirme yapılması gerektiği- Çekin kanunda öngörülen yasal süreden sonra ibraz edildiği sonucuna varılır ise kambiyo vasfında olmayacağından borçlu yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-