Kadastro tespitine itiraz davası- Bozma ilamına uyulmakla taraflar lehine ve aleyhine kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça imkan olmadığı- Aynı parselle ilgili biriyle çelişen iki farklı hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığı- Eldeki davanın konusu olan taşınmaza komşu parsele ilişkin dava dosyası ilgili yerden getirtildikten sonra mahallinde, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi bilirkişisi ve bir fen elemanının katılımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, 1958 tarihli memleket haritası, 1954 ve 1984 tarihli hava fotoğrafları ve amenajman planı çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi; 3116 sayılı Orman Kanunu (3116 sayılı Kanun), 4785 sayılı Kanun ve 5658 sayılı Kanun karşısındaki durumunun saptanması; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanun'un 45 inci maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 tarihli ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 tarihli ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 tarihli ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğunun düşünülmesi; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp, orijinal - renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınması gerektiği-
Somut olayda, her bir davacı için ayrı ayrı talepte bulunulmasına rağmen, mahkemece davacıların manevi tazminat istemleri yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmadığından, ayrıca karar başlığında davacıların adına yer verilmiş olmasına karşın, hüküm fıkrasında kabul edilen miktar yönünden infazda tereddüt oluşturacak şekilde “davacıya verilmesine” şeklinde hüküm tesis edildiğinden, mahkemece; davacıların istemleri ve HMK’nın 297 nci maddesinde gösterilen kurallar gözetilmeksizin, her bir davacının manevi tazminat istemine ilişkin ayrı ayrı ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde açık ve net karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Davalının askerde olduğu dönemde davalının abisi adına alınan plakayı, davalı askerden geldikten sonra beraber çalıştırdıkları, daha sonra plakanın davalıya devredildiği uyuşmazlıkta, ticari plakanın davalı ve abisine ait olup davalı tarafından abisinden devralınan kısmın, abisine düşen yarı payı bulunduğu, bu yarı payın kişisel malı niteliğinde olduğunun ispat yükünün davalıda olduğu, abiden alınan bu kısmın kişisel mal niteliğinde olduğu somut delillerle ispatlanamadığından, ticari plakanın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin yarısının davacının edinilmiş malı kabul edilerek, bu kısım üzerinde davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği- "Bilirkişi tarafından belirlenecek değere göre artırılmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla" ... şimdilik bir dava değeri gösterilmek suretiyle açılan katılma alacağına ilişkin davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu- Mahkemece, davanın kısmi dava ve talep açıklama dilekçesinin de ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, (plaka yönünden verilen) bozma ilamına uyulduğuna göre, katılma alacağı talebinin niteliği gereği hukuki sebebi aynı olan tek alacak davası olması nedeniyle bozma ile bir önceki karar ortadan kalktığından, bozma sonrası verilecek yeni karar ile alacak miktarları ve kabul-ret oranları değişeceğinden, infazda tereddüt oluşmaması ve temyiz edilmeyerek bozma kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hak oluştuğu da gözetilerek bozma kapsamı dışında kalan tasfiye konusu diğer mallar (taşınmaz ve araç) yönünden de yeniden hüküm kurulması gerektiği-
İtiraz Hakem Heyetince, sigorta hakemi kararının vekalet ücretine ilişkin bendinin kaldırılarak, 9.200,00 TL vekalet ücreti olarak değiştirilmesine, geri kalan kısmının aynen infazına karar verildiği, ancak, bozma ile önceki karar kalktığından bu haliyle infazı kabil bir hükmün bulunmadığı, itiraz Hakem Heyeti, bozma sonrasında da bozmaya uygun olarak HMK'nın 297 nci maddesi gözetilerek hüküm kurması gerekirken, bozma ile kalkan ve bu aşamada ortada olmayan İtiraz Hakem Heyetince "kararın aynen infazına" şeklinde hüküm tesisi yoluna gidilmesinin doğru olmadığı-
Davalılar arasındaki tasarrufun iptali istemi- Diğer davalının borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişi olduğunun davacı tarafından ispat edilememesi- Dava konusu borcun da ödenmiş olması- Yargılama gideri ve vekalet ücretinin hangi davalıdan tahsil edileceğinin açık olmaması, diğer davalılar hakkındaki talepler yönünden olumlu-olumsuz karar verilmemesi nedeniyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmasının doğru olmadığı, kararın bu nedenlerle re’sen bozulması gerektiği-
Asıl dava tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine; karşı dava vasiyetnamenin tenfizi isteğine ilişkindir.
Kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemi- Davacının miras payı yönünden iptal - tescil kararı verilmekle yetinilmesi, kalan payın davalılar üzerinde bırakılması gerekirken davalıların üzerinde kalması gereken pay yönünden de tescil nedeni değiştirilecek şekilde iptal - tescil kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Gerekçeli kararda, "istinaf kanun yoluna başvuru süresi 15 gün olarak" belirtildiğinden, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun süresinde olduğu kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf sebeplerinin esastan incelenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, davalının mahkemeye erişim hakkını zedeleyecek şekilde, istinaf dilekçesinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru görülmediği-
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir...
Sonradan yazılacak gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı-