İcra mahkemesine şikayet yoluyla başvuran altı davacı/borçlu olup, gerekçeli karar başlığında şikayetçi borçlu .......... Ltd. Şti'ne yer verilmediği gibi hüküm kısmında da hangi "davacı borçlular" yönünden icranın geri bırakılmasına karar verildiğinin açık olmadığının, istinaf incelemesi sonucunda da Bölge Adliye Mahkemesince, alacaklının araç haczi talebinin borçlu ................ Ltd. Şti. yönünden zamanaşımını keseceğinin değerlendirildiğinin görüldüğü, İlk Derece Mahkemesinin hükmünün, bu açılardan HMK'nın 297/2. maddesinde belirtildiği üzere açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte olmayıp, infazda tereddüde yol açacağı anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesi kararının sair temyiz itirazlarının incelenmeksizin bozulması gerekeceği-
İlk Derece Mahkemesince, asıl ve birleşen davalar hakkında HMK’nın 297. maddesine uygun şekilde ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, ............. E. sayılı birleşen dosya hakkında hüküm kurulmamasının hatalı olduğu-
İlk Derece Mahkemesince benzerlik ve iltibas iddiası ile davalının markasının hükümsüzlüğü talebine ilişkin davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı ile ilgisi bulunmayan "sigorta sözleşmesine konu emtianın içerisinde taşındığı konteynırın poliçe teminat kapsamında olmadığı açıklanan nedenle kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu" gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, bu durum karşısında, temyiz konusu yapılan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, 6100 sayılı Kanun'un 297 ve 298 inci maddelerinde belirtilen unsurlardan özellikle gerekçe bakımından denetime elverişli olmadığı, o halde dosya kapsamıyla ilgisi bulunmayan gerekçe ile hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Asıl ve birleştirilen davada tapu kayıtlarının iptali ile yalnızca davacıların miras payları oranında tescile karar verilmesi gerekirken, davalıların taşınmazlarda eşit hisse sahibi olmamasına, dava dışı paydaşlar bulunmasına (dava dışı kayıt maliklerinin davada taraf sıfatı bulunmadığı, dahili davalı yolu ile de taraf sıfatı kazandırılamayacağı) ve hatta taşınmazlarda davalıların pay sahibi olmamasına rağmen, infazda tereddüt oluşturacak şekilde kalan payların eşit hisseler ile kayıt malikleri üzerinde bırakılmasının doğru olmadığı- Mahkemece davacıların tavzih talebinin belirtilen yönlerden kabulü ile, HMK'nın 297 nci maddesine uygun şekilde kararın tavzih edilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile tavzih talebinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasında direnme kararına esas gerekçeli kararın hüküm kısmı usulüne uygun olmasına rağmen, direnmeye esas kısa kararda mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamasının hatalı olduğu-
Uyuşmazlığın kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu - Dava konusu taşınmaza ait kadastro tespit tutanağının arasında askıya çıkarılmış, 30 günlük askı ilan süresinin dolduğu ve taşınmazın tapuya tescil edildiği - Dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığı - Ancak davalının cevap dilekçesiyle davayı kabul ettiğini beyan ettiğinden dolayı her ne kadar somut olayda hak düşürücü süre geçmiş ise de davayı kabulün davalının üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir dava olması ve kamu düzenine aykırı bir sonuç doğurmaması şartıyla davacının ileri sürdüğü hakkının gerçekte var olup olmadığından bağımsız olarak davaya son veren ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir taraf işlemi olduğu - Bu nedenle mahkemece kabul beyanına üstünlük tanınmış olmasının isabetli olduğu -
İtiraz Hakem Heyetince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda yeniden hüküm kurulmadığından tazminat miktarı hakkında infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde yeni bir hüküm kurularak karar verilmesi gerektiği-
Bölge Adliye Mahkemesince, kararda asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı belirtilmesi, asıl ve birleşen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, ilgili Yasa hükmüne aykırı olarak tek hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
İtiraz Hakem Heyetince bozmaya uygun olarak esas hakkında uyuşmazlığı sona erdirecek infaza elverişli bir karar verilmesi gerektiği- İtiraz Hakem Heyetince, bozma ilamına uyulmasına karar verildiğinden denetlenebilir ve infaz edilebilir bir şekilde, asıl talep ve feriler dahil olacak şekilde yeniden hüküm kurulması gerektiği-
Sigorta şirketinin sorumlu olduğu tazminat miktarı hakkında infazda tereddüt oluşturmayacak karar verilmesi gerektiği-