Bozma uyarınca İtiraz Hakem Heyetince bozmaya uygun olarak esas hakkında uyuşmazlığı sona erdirecek, infaza elverişli bir karar verilmesi gerekeceği, somut olayda; Daire bozmasından sonra İtiraz Hakem Heyeti tarafından bozma kararı doğrultusunda uyuşmazlığı sona erdirecek ve infaza elverişli yeni bir hüküm oluşturulması gerekirken "21.09.2020 tarih 2020/İHK-16336 sayılı hakem kararının aynen infazına" şeklinde karar verilmekle yetinilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Daire bozmasından sonra İtiraz Hakem Heyeti tarafından bozma kararı doğrultusunda uyuşmazlığı sona erdirecek ve infaza elverişli yeni bir hüküm oluşturulması gerekirken ''davalının itirazının kısmen kabul kısmen reddi ile; Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının sonuç kısmının 3 nolu bendinde yazılı ibarenin çıkarılarak yerine ''4.256,67 TL'' ibarelerinin yazılıp buna göre infazına, kararın bu şekilde düzeltilmesine ve kararın diğer bölümlerinin aynen geçerli olduğuna " şeklinde karar verilmekle yetinilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, hükmün açıklanan nedenle bozulması gerektiği-
Bozma uyarınca İtiraz Hakem Heyetince bozmaya uygun olarak esas hakkında uyuşmazlığı sona erdirecek, infaza elverişli bir karar verilmesi gerekeceği, somut olayda; Daire bozmasından sonra İtiraz Hakem Heyeti tarafından bozma kararı doğrultusunda uyuşmazlığı sona erdirecek ve infaza elverişli yeni bir hüküm oluşturulması gerekirken ''davalının itirazının reddine" şeklinde karar verilmekle yetinilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Bozma sonrasında İtiraz Hakem Heyetince bozma doğrultusunda yeniden karar verilmesi gerektiği-
Açık, şüphe ve infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde, infazı kabil hüküm kurulması gerektiği-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 20/1'inci maddesinde belirtilen iki haftalık süre özel hukuk yargılamasına ilişkin usule dair Genel Kanun'da açıkça belirtilmiş olduğundan bu sürenin kararda açıkça gösterilmemiş olması mahkemeye erişim hakkının ihlaline neden olmayacağı-
Mahkemenin esasa ilişkin ilk kararının temyizi sonrasında Yargıtay ..... Hukuk Dairesinin .......... sayılı ilamı ile; davacı vekilinin icra inkar tazminatına hasren temyiz itirazlarının kabulü ile "...takip tarihi itibarı ile %40'dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesi gerekirken, %20 oranında karar verilmesi doğru değildir." gerekçesi ile davacı lehine bozulması ve bu bozma ilamına uyulması karşısında karardaki davalı lehine hükmedilen %20 oranındaki icra inkar tazminatı yönünden davacılar lehine usulü kazanılmış hak oluştuğu, oluşan usulü kazanılmış hak nedeni ile bozmaya uyularak verilen yeni kararda davalı lehine hükmedilecek icra inkar tazminatının %20 oranı geçemeyeceği, bozma sonrası kararda davalı lehine %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin davacılar lehine oluşan usulü kazanılmış hakkın ihlali olup hatalı olduğu- Davacının yargılama sırasında ölümü üzerine davaya mirasçıların devam etmesi karşısında, hükmün "davacılar" denilerek oluşturulması gerekirken "davacı" denilerek oluşturulmasının "...hükmün açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde oluşturulmasını.." emreden HMK'nın 297/2. maddesine aykırı olup, bu hususlar bozma sebebi ise de, bu yanlışlıkların giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Tasarrufun iptali davalarında iptali istenilen tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olmasının ön koşul olduğu, dava koşulunun var olup olmadığı belirlenmeden işin esası hakkında hüküm kurulamayacağından, bu husus mahkemece resen araştırılacağı- Tasarrufun iptali davasında takip konusu senetlere bağlı borcun borçlu ile arasındaki senetlerin tanzim tarihinden önceki hukuki/ticari ilişkiden doğduğu ve hakediş karşılığı, bağımsız bölümün kendisine temlik edildiğini iddia eden kişinin bu iddiasını ispat etmesi gerektiği-
Yargıtayın asıl görevinin, hukukun ülke içinde ahenkli bir şekilde uygulanmasını sağlamak olduğu- Yargıtayın kuruluş ve mevcudiyet sebebi olan bu önemli görevi dolayısıyla bütün mahkeme kararlarını hukukun uygulanması bakımından kontrol edebileceğini ve bu kontrol yetkisinin de mutlak olduğu- Esastan temyiz incelemesi yapılabilecek ve denetlenebilir nitelikte bir karar bulunmadığından kararın usulden bozulacağı ve bu nedenle Özel Dairenin birinci bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğduğundan söz etmenin mümkün olmadığı- Hizmet tespit davalarının, kamu düzeninden ve resen araştırma ilkesine tabi davalardan olduğu gözetilerek kesintisiz çalışmaya karar verilen dönemler yönünden kendi dönemleri de belirtilmek suretiyle sürekli çalışan bordro tanıkları tespit edilerek beyanlarına başvurulması, bu beyanlar kapsamında davacının bu süre zarfında ara vermeksizin sürekli çalışıp çalışmadığı, ne iş yaptığı, hangi bölümde çalıştığının tereddütsüz bir şekilde ortaya konulması, öte yandan davacının bildirim yapılan dönemlerde eksik bildirilen günlerin hangi nedenle eksik bildirildiğinin, buna ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesi Kurumdan istenilmesi gerektiği-
Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesince asıl dava dosyası yönünden istinaf taleplerinin esastan reddine karar verildiği, birleşen dava yönünden ise davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verildiğinin anlaşılmış olmasına göre, iş bu dosyanın öncelikle yerel mahkemesine gönderilerek Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen eksiklikler tamamlanarak yeniden yargılama yapılması, verilecek kararın Bölge Adliye Mahkemesine denetimine tabi tutulduktan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince asıl dava dosyası ve birleşen dava dosyası yönünden “esastan red” kararı verilmiş gibi temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmesinin usul ve hukuka uygun olmaadığı, dosyada asıl ve birleşen dava ile ilgili nihai karar verildikten sonra dosyanın bütün olarak temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmesi gerekirken Yasa'nın 297 maddesi ve 362 maddesine aykırı şekilde alınmış bir tefrik kararı da olmaksızın sadece asıl dava dosyası yönünden dosyanın Dairemize gönderilmesi hatalı olup kararın bozulması gerekeceği-