Davacıların mazbut vakıftan galle fazlasına müstehak vakıf evladı olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davanın reddinin gerekip gerekmediği- Direnme olarak verilen kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası elde edilen yeni delile dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesince, işleyecek faiz oranına itiraz hakkında, inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, sözü edilen istem incelenmeksizin ve bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeksizin eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Zorunlu trafik sigortası olmayan motorsikletin karıştığı trafik kazasında, bu araçta yolcu olan davacının yaralanması nedeniyle sürekli bakıcı gideri istemi- Bozma kararı öncesi verilen hüküm bozma ile ortadan kalktığından, İtiraz Hakem Heyetince, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar, sıra numarası altında; açık, şüphe ve infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmeli ve yeniden hüküm kurulması gerektiği-
Bozma ilamı sonrası İtiraz Hakem Heyetince infazı kabil hüküm kurularak bir karar verilmesi gerektiği- İtiraz Hakem Heyetince sadece itirazın reddine denilmekle yetinilmesinin kamu düzenine aykırılık oluşturacağı-
Görülmekte olan sorumluluk davasındaki karar, sorumlular arasındaki rücu davası yönünden kesin hüküm oluşturmaz ise de sorumluluk davasının kararı için güçlü delil oluşturacağı- yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olmasının zorunlu olduğu- Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hüküm bulunmasının gerektiği- Hükümde çelişki ve infazda tereddüt yaratacak şekilde karar yazılmasının doğru görülmediği-
İtiraz Hakem Heyeti, kararı bozma ile ortadan kalktığından bozma sonrasında da bozmaya uygun olarak hüküm kurulması gerekirken, bozma ile kalkan ve bu aşamada ortada olmayan karara atıfla, "davalının itirazının reddine" şeklinde hüküm tesisi yoluna gitmesinin doğru olmadığı-
Borçlunun şikayet dilekçesinde, İİK'nın 45. maddesi gereğince de takibin iptali talep edildiği halde, mahkemece bu konuda bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı görüldüğünden, mahkemece, 6100 sayılı HMK'nun 297/2. maddesi gözetilmek suretiyle, borçlunun İİK'nın 45. maddesi gereğince takibin iptali şikayetinin de incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan konuda bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın ve olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
HMK. 297. maddesinde, hükmün hangi hususları kapsayacağı sayılmış olup, anılan maddenin 1. fıkrasının ç. bendinde hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini; 2. fıkrasında ise, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiğinin düzenlendiği- İlk Derece Mahkemesince, alacaklı tarafından yapılan yargılama gideri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Hüküm sonucu kısmında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte belirtilmesi gerektiği- İtiraz Hakem Heyeti kararı bozma ile ortadan kalktığından, bozma sonrasında da bozmaya uygun olarak hüküm kurulması gerekirken, bozma ile kaldırılan ve bu aşamada ortada olmayan Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına atıfla "davalının itirazının reddine" şeklinde hüküm tesisi yoluna gitmesinin doğru olmadığı-
Bozma ilamına uyulmamasına, eski kararda direnilmesine” denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmadığı-