Mahkemece hükmedilen ecrimisilin dönemsel yasal faiziyle tahsiline karar verildiğine göre, dönem sonlarının hükümde açıkça belirtilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacıların maddi tazminat istemlerinin yanında, davalı yönünden manevi tazminat istemlerinin bulunduğu, davacılar ile davalı Sigorta Şirketi arasında, 20.05.2015 tarihinde ibraname ve sulh anlaşması yapıldığı, ancak bu anlaşmaya göre davacıların manevi tazminata ilişkin talepleri yönünden herhangi bir sulh ve ibranın söz konusu olmadığı anlaşıldığından mahkemece, davacıların manevi tazminat talepleri bakımından olumlu ya da olumsuz hüküm tesis edilmemesinin, usul ve yasaya uygun düşmediği-
Karar içeriğinden müdahalenin men'ine karar verilen kısmın neresi olduğu, bahse konu tecavüzün nerede başlayıp nerede bittiği, hangi kısımdan hangi davalının ne miktarda sorumlu tutulduğu anlaşılamadığından, hükümde müdahalenin meni'ne karar verilen yere ilişkin olarak açıklık sağlanması, fen bilirkişi raporu harflendirilerek rapora atıf yapılarak hükmün denetime ve infaza açık hale getirilmesi gerekeceği- Murisin ölüm tarihi ile dava tarihi arasındaki dönem için tecavüz edilen yerin tarla vasfı ve tecavüzlü alan esas alınarak ürün gelir yöntemine göre hesaplama yaptırılmak suretiyle oluşacak sonuca göre ecrimisil talebi konusunda bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözardı edilerek arsa vasfı değerlendirmesi ile taşınmazın tamamı için ecrimisile hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, öncelikle davada ileri sürülen isteklerden elatmanın önlenmesi isteği ile ilgili tespit edilen dava değeri üzerinden peşin harcın alınması için süre ve imkan verilmesi, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekeceği- Dosya içeriğinde davacının dava dilekçesinde ...... ve ....... parsellere ilişkin elatmanın önlenmesine ve ............. TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, ıslah dilekçesi ile talebini hisseye elatmanın önlenmesi şeklinde ıslah ettiği, mahkemece hisseye elatmanın önlenmesi talebi yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmediğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece hisseye elatmanın önlenmesi talebi hakkında olumlu olumsuz bir hüküm kurulması gerekeceği-
Mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekeceği- Asıl ve birleştirilen dava dosyaları birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava olup, asıl ve birleştirilen her dava hakkında usul hükümlerine göre ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceği-
Mahkemece kararın gerekçesinde; "Yine davacıların murislerini kaybetmeleri nedeniyle yaşadıkları elem ve ızdırap ile tarafların sosyo ekonomik durumları ve olayın vehameti hep birlikte değerlendirilerek zenginleşme aracı olmayacak şekilde manevi tazminata hükmetmek gerekmiştir." ifadelerinin kullanıldığı, hüküm kısmının 1. bendinin 4.fıkrasında ... 5. fıkrasında ... için ayrı ayrı 7.000,00'er TL ve 6. fıkrasında ... için 12.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, diğer davacılar hakkında manevi tazminat yönünden olumlu veya olumsuz bir hüküm tesis edilmediği gibi hükmün 2. Bendinde de "fazlaya ilişkin istemin ayrı ayrı reddine" şeklinde hüküm kurulduğu, bu şekilde kurulan hükmün gerekçe ile uyumsuz olduğu-
Mahkemece; tarafların iddia ve savunmaları tekrar edildikten sonra Yargıtay ....... Hukuk Dairesinin bozma ilamından bahsedilmiş ancak gerekçesiz olarak davanın kısmen kabulüne karar verildiği görüldüğünden, hükmün bu nedenle bozulması gerekeceği-
HMK'nun 297. maddesinde hükmün kapsamının hangi hususları içereceğinin düzenlendiği, aynı kanunun 298/2. maddesi gereğince gerekçeli kararın tefhim olunan hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, bu nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulünün gerektiği-
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde davacılar tarafından açılan üç dava birleştirilerek yargılama yapıldığı, mahkemece, her ne kadar taleple bağlı kalınarak ecrimisile hükmedildiği belirtilmiş ise de, hangi dava dosyasında ne kadar alacağın kabul edildiğinin hükümden anlaşılamadığı, o halde, mahkemece, talep miktarları da dikkate alınarak, her bir dava yönünden hangi alacak kalemi için ne miktar talebin kabul edildiği açıkça yazılarak karar verilmesi gerekirken, açık ve anlaşılır olmayacak şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kararın tefhimi, "mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşeceği- Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebileceği- Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekeceği- 321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar”dan kastedilenin HMK'nin 297. maddesindeki unsurlar olduğu; Buna göre; mahkemenin, tahkikatın tamamlanmasından sonra, tarafların son beyanlarını alıp yargılamanın sona erdiğini bildirdikten sonra hükmü tefhim etmesi ve kural olarak mahkemece kararın tefhiminde hükme ilişkin tüm hususların açıklanması gerektiği- İcra İflas Kanunu'nun 363/1. maddesi uyarınca icra hukuk mahkemelerince verilecek kararların temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 10 gün olduğu- Maddedeki “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılması gerektiği- Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağı-