HMK'nun 26. maddesine göre, hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceğinden, dava dilekçesinde, hükmedilecek ecrimisil için dava tarihinden itibaren işleyecek faize hükmedilmesi istendiği halde; mahkemece talep aşılarak dönemsel faize hükmedildiği anlaşıldığından, hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bu nedenlerle bozulması gerektiği-
Davacılar vekilinin, dava dilekçesinde, davaya konu taşınmazın tapu kaydının iptaliyle harici satım sözleşmelerinde satın alınan yer kadar davacılar adına pay şeklinde tescili olmadığı takdirde, harici satım bedelleriyle taşınmaz üzerindeki yapı bedellerinin davalılardan tahsilini talep ettiği, mahkemece, tapu iptali ve tescil istemiyle ilgili olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden, harici satım bedelleriyle yapı bedelleri hakkında hüküm kurulduğu, buna göre; davacılar vekilinin ilk talebi olan tapu iptali ve tescil talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verildikten sonra terditli talepleri hakkında hüküm verilmesi gerektiği-
Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetiminin yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunmasının gerektiği, somut olayda, mahkemece İİK'nın 277 ve devamı maddelerinin her bir tasarruf için nasıl değerlendirildiği, ne gerekçe ile karar verildiği açık ve anlaşılır olmadığı gibi kararın denetime de elverişli olmadığı-
Birleşen davada, davacı tarafça davalıların dava konusu taşınmazdaki haksız işgalleri nedeniyle 01.05.2013 – 30.06.2015 arası süreyi kapsamak üzere ve fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 11.800,00 TL ecrimisilin, işgalin başlangıcından itibaren kademeli faiziyle birlikte davalılardan tahsili suretiyle talepte bulunulduğu halde; mahkemece, yalnızca asıl dava hakkında hüküm tesis edilerek anılan birleşen davadaki talep hakkında olumlu ya da olumsuz herhangi bir bir karar verilmemiş olmasının HMK ilkelerine aykırı olup, hükmün bu yönüyle bozulması gerektiği-
Trafik kazası sonucu ölümden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat- Kendi adına dava açan reşit davacılar ile reşit olmayıp velayet altında olan davacıların her biri yönünden hükmedilen manevi tazminat miktarının ayrı ayrı belirtilmesi gerektiği-
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve 6100 sayılı HMK.'nun 186. maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 297. maddesi uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazmasının ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK'nun 294. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesinin asıl olduğu, hükmün sonuç bölümünde de istek sonuçlarından her biri hakkında taraflara yüklenen borç ve hakların birer birer açıkça şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde yazılmasının zorunlu olduğu-
Kira geliri üzerinden ecrimisil değerinin, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirleneceği, sonraki dönemler için ecrimisil değerinin ise; ilk dönem için belirlenen miktara, ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği, hal böyle olunca; Daire uygulama ve ilkelerine aykırı şekilde, tecavüzlü arsa bedelinin kendisini amorti edebileceği yıl esasından hareketle yapılan ecrimisil hesabı esas alınmak suretiyle karar verilemeyeceği- Ecrimisil davalarında talep olması halinde hükmedilecek ecrimisil bedeline tahakkuk tarihleri olan dönem sonlarından itibaren yasal oranda faiz yürütüleceği, mahkemece, ecrimisil alacağının dönem sonlarından işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, dönem sonlarının kararda açıkça belirtilmemiş olmasının infazda tereddüt oluşturacağı-
Karar içeriğinden müdahalenin men'ine karar verilen kısmın neresi olduğu, bahse konu tecavüzün nerede başlayıp nerede bittiği, hangi kısımdan hangi davalının ne miktarda sorumlu tutulduğu anlaşılamadığından, hükümde müdahalenin meni'ne karar verilen yere ilişkin olarak açıklık sağlanması, fen bilirkişi raporu harflendirilerek rapora atıf yapılarak hükmün denetime ve infaza açık hale getirilmesi gerekeceği- Murisin ölüm tarihi ile dava tarihi arasındaki dönem için tecavüz edilen yerin tarla vasfı ve tecavüzlü alan esas alınarak ürün gelir yöntemine göre hesaplama yaptırılmak suretiyle oluşacak sonuca göre ecrimisil talebi konusunda bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözardı edilerek arsa vasfı değerlendirmesi ile taşınmazın tamamı için ecrimisile hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davacıların maddi tazminat istemlerinin yanında, davalı yönünden manevi tazminat istemlerinin bulunduğu, davacılar ile davalı Sigorta Şirketi arasında, 20.05.2015 tarihinde ibraname ve sulh anlaşması yapıldığı, ancak bu anlaşmaya göre davacıların manevi tazminata ilişkin talepleri yönünden herhangi bir sulh ve ibranın söz konusu olmadığı anlaşıldığından mahkemece, davacıların manevi tazminat talepleri bakımından olumlu ya da olumsuz hüküm tesis edilmemesinin, usul ve yasaya uygun düşmediği-
Mahkemece hükmedilen ecrimisilin dönemsel yasal faiziyle tahsiline karar verildiğine göre, dönem sonlarının hükümde açıkça belirtilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-