Borçluya ödeme emrinin, kıymet takdiri raporunun ve satış ilanının 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun Yabancı Ülkedeki Türk Vatandaşlarına Tebligat Usulünü düzenleyen 25/a ve devamı maddeleri gereğince tebliğ edilmesi yerine yurt içi adresine tebligat yapılmasının usulsüz olduğu- Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olmasının veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılmasının doğru olmadığı-
Vekaletsiz iş görme halinde, 818 sayılı BK, özel bir zamanaşımı süresi öngörmediğinden, BK'nın 125. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanması, aynı Kanun'un 126/4. maddesinde üye ile kooperatif arasındaki parasal yükümlülükler ile ilgili istemlerle ilgili muacceliyet tarihinden itibaren başlayan 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmaması gerekeceği- İcra takibinde işleyecek faiz oranı aylık %5 oranı üzerinden talep edildiği halde mahkemece, işleyecek faize uygulanacak faiz oranını açıkça belirtmeden HMK'nın 297/2. maddesine aykırı olarak infazda tereddüt uyandıracak şekilde “temerrüt faizi” uygulanmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Değer artış payı alacağının hesabı için; ziynet eşyalarının cins ve miktarı, verildiği tarihteki değeri ile işyerinin bu tarihteki aylık kiralama sürüm değerinin ayrı ayrı saptanarak davacının katkı yaptığı tarihteki kiralama sürüm değeri ile katkıda bulunduğu miktarın toplamı gözetilerek davacı kadının yaptığı katkının, toplam değer içindeki oranının bulunması, bu oranın tasfiye tarihindeki kiralama sürüm değeri ile çarpılarak çıkacak miktarın değer artış payı alacağı olacağı- Taşınmazın tasfiye anındaki sürüm değeri, tasfiye tarihi olarak eldeki davanın karar tarihine en yakın tarih olarak kabul edilerek değer artış payı hesaplanıp taşınmazın tasfiye anında belirlenecek değerinden düşürüldükten sonra kalan miktar ile davacının katılma alacağının saptanacağı-
HMK'nın "Hâkimin Davayı A.latma Ödevi" başlıklı 31/1. maddesi "Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir." şeklinde düzenlendiği- Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerektiği-HMK'nın 52, 53 ve 54. (HUMK'un 39. ve 40.) maddeleri uyarınca davalılar hakkında eylemin kişi, konu ve kapsamını somutlaştıran bir sorumluluk davası açılmasına ya da açılan işbu davanın (1) no'lu bent uyarınca somutlaştırılmasından sonra bu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının ve davanın gelindiği aşamada görevde olan denetçilerin davayı açan vekile denetçi sıfatıyla verdikleri vekaletnamenin ibrazı için önel verilmesi, noksan olan usuli işlemler yerine getirildikten sonra davaya devam edilmesi, verilen süre içinde bu eksiklikler tamamlanmaz ise davanın açıklanan usul yönünden reddedilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki karşılıklı tapu iptali ve tescil davası-
TMK.nun 291/2. maddesinde ''Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, her halde doğumdan başlayarak beş yıl içinde soybağının reddi davasını açar.'' hükmü yer alması üzerine, yasada öngörülen hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddi gerekeceği-
Talimat icra dairesince yapılacak işin, talimat gereği haczin uygulanıp, orada bulunan ve istihkak iddialarını öne süren kişinin beyanlarının zapta geçirildikten sonra tutulan haciz tutanağının talimat veren icra dairesine gönderilmesinden ibaret olduğu, bu aşamadan sonra 3. kişilerin istihkak iddiasında bulunmalarının mümkün olduğu-
Taraflar arasındaki elatmanın önlenmesi ve men'i müdahale davaları-
Taraflar davet edilmeden dosya üzerinde yapılan inceleme ile üstelik "toplanan delillere göre" şeklindeki bir gerekçe ile yetinilerek itirazın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- Aynı üzerinde uyuşmazlık bulunmayan bağımsız bölümler üzerine sırf, davacının varlığını iddia ettiği alacağın teminat altına alınmasına yönelik olarak tedbir kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Taraflar arasındaki muaraza ve tecavüzün önlenmesi, eski hale getirme, kal davası-