6. HD. 19.01.2022 T. E: 2021/2749, K: 93-
İskân ruhsatı alınmamış olsa dahi, yüklenici tarafından arsa sahiplerine düşen bağımsız bölümlerin fiilen teslim edilip kullanıldığı, kiraya verilerek gelir elde edildiği veya üçüncü şahıslara satıldığı ileri sürülüp ispatlandığı takdirde, gecikme tazminatının fiilen teslim, satış veya kira tarihine kadar geçen süre için hesaplanması gerektiği- Yüklenicinin arsa sahiplerine ait bağımsız bölümleri 2010 yılının Mart ayında fiilen teslim ettiği, bir kısmının ise davacılar tarafından satıldığı yönündeki savunmasının üzerinde durularak bu konuda tüm delillerinin toplanıp değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, iskân ruhsatı alınmadığından yüklenicinin teslim olgusunu ispatlayamadığı, arsa sahiplerinin bir süre binada oturmuş olmalarının da teslim anlamına gelmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu-
Somut olayda davacının davalı yükleniciye gönderdiği 15.06.2010 tarihli ihtarname ile sözleşmenin ifa edilmesinin kendileri açısından imkânsız hâle geldiğini belirtip imalat bedelini talep etmesi nedeniyle sözleşmeyi geriye dönük olarak feshettiği, dolayısıyla müspet zararın istenemeyeceği, kâr mahrumiyetine ilişkin talebin reddi gerektiği-
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olduğu-
Muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil talebinin kabulü gerekirken davanın reddinin doğru olmadığı-
Davacı bakımından kesinleşmeyen ödeme emirleri üzerinden Kurumca haciz işlemi tatbik edilmiş olduğunun anlaşılması halinde, davaya konu ödeme emirlerindeki borçlar hakkında zamanaşımı sürelerinin işlemeye devam edeceği gözetilerek; her bir kurum alacağının muaccel hale geldiği tarihteki zamanaşımı süresini düzenleyen 6183 sayılı Yasa'nın 102. maddesi ve BK 125. maddeleri uyarınca değerlendirme yapılarak çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Geriye etkili feshin en önemli sonucunun; tarafların sözleşmenin yapıldığı tarihteki mal varlığına getirilmeleri olduğu- Feshedilen sözleşme, arsa sahibi ve yüklenici arasındaki sözleşme olup, tasfiyenin bu kişiler arasında yapılması gerekirse de, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, yükleniciye finansman kolaylığı sağlamak üzere, daha inşaat aşamasında tapu devri yapılmakta, yüklenicinin de devraldığı bu tapuyu, sattığı bağımsız bölüme karşılık üçüncü kişilere temlik ettiği- Arsa sahibinin sözleşmeyi geriye etkili feshetmesi üzerine, sözleşme sanki hiç yapılmamış gibi, tarafların durumları sözleşme öncesine döneceğinden, yüklenicinin üçüncü kişiye yaptığı temliğin de artık sebepsiz kalacağı- Bu durumda Dairemiz uygulamalarına göre; fesih ve tasfiye işlemlerinin, üçüncü kişilerin haklarını da etkileyeceği, bir bakıma avans ödemesi niteliğindeki bu tapuların, arsa sahibine döneceği, devralan üçüncü kişilerin iyi niyet savunmalarının da dinlenemeyeceğinin kuşkusuz olduğu-
TBK'nun 125/III. maddesine göre; sözleşmeden dönme halinde tarafların karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacağı ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebileceği, sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesi halinde geriye etkili sonuç doğuracağı, davacı iş sahibinin, sözleşme uyarınca üstlendiği edimlerini sözleşmeye uygun şekilde yerine getirmediğinden sözleşmeden dönmede kusurlu olup, sözleşmenin sona ermesi sebebiyle uğradığı zararının tazminini talep edemezse de; fazla ödemesi varsa sözleşmeden dönmede haksız olsa dahi, fazla ödenen iş bedelinin iadesini yükleniciden isteyebileceği-
Her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, alacaklının, temerrüde düşen borçludan aynen ifa ve gecikmeden dolayı uğradığı zararının veya aynen ifayı reddederek müspet zararının yahut sözleşmeyi feshederek menfi zararının tazminini seçimlik olarak isteyebileceği- Somut uyuşmazlığa söz konusu edilen sözleşmede yer alan hükmün haksız şart olduğu bu nedenle mahkemece, alıcıya bildirimde bulunma yükümlülüğünü içeren anılan madde hükmünün davacıyı bağlayamayacağı göz önünde tutularak, taşınmazın teslimi gereken tarihten takip tarihine kadar geçen süre hesaplanarak ve taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-