Ayıplı maldan kaynaklanan sorumluluğu birden çok sebebe dayandırabilme imkânının bulunduğu durumlarda, aksine bir talebi olmadıkça tüketicinin en iyi şekilde tazminat hakkını elde edebileceği sorumluluk hükümlerine göre karar verilmesi gerektiği- İmar durumunda değişiklik yapılarak sözleşmede taahhüt edilenden farklı şekilde taşınmazın neredeyse tamamını kaplayacak genişlikte tek bina hâlinde bir alışveriş merkezi yapılması ile doğan uyuşmazlıkta bedel indirimini gerektirir aykırılığın var olup olmadığının objektif şekilde belirlenmesi gerektiği- Tazminat miktarının tespiti için bu olayda uygulanması gereken yöntemin, Yargıtay uygulamaları ile de yerleşmiş bulunan “nispi metot” olarak adlandırılan hesaplama yöntemi olduğu; bu metoda göre satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız (zarar doğurduğu iddia edilen durum olmaksızın halinin) ve ayıplı (iddianın dayanağı durumla birlikteki halinin) değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarının belirlenmesi gerektiği-
Davacı, sözleşmeyi ayakta tutarak geç teslim nedeni ile uğradığı zararın tazminini istemekte olup gerek sözleşme gerekse TBK. 125 uyarınca, fiili teslim tarihine kadarki süre için davacının zararını talep edebileceği- Mahkemece fiili teslim tarihi belirlenirken, davalı tarafından talep edilmiş olmasına rağmen dava konusu konutun elektrik ve su aboneliğinin tesis edildiği tarihlerin tespitine yönelik bir araştırma yapılmadığı anlaşıldığından, eksiklik tamamlanarak fiili teslim tarihinin belirlenmesi ve bu tarih esas alınmak suretiyle kira tazminatının hesaplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Kira mahrumiyetine ilişkin talebin hukuki mahiyeti itibariyle TBK. mad. 125/I uyarınca düzenlenen gecikme tazminatı olduğu ve müspet zarar kapsamında sayılacağı- Sözleşmenin geriye etkili feshini talep eden tarafın, fesihte haklı olsa dahi, sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde, müspet zararlarını değil, ancak TBK. mad. 125/3 hükmünde dayanağını bulan menfi zararlarını talep edilebileceği-
Fesih akdî ilişkiyi ortadan kaldırmaya yönelik bozucu yenilik doğuran bir hak olup, fesih ile akdî ilişkinin geriye etkili sona ereceği kabul edilmekte ise de; inşaatın geldiği seviye itibariyle sözleşmenin geriye etkili feshinin adalet duygularını zedeleyeceği hallerde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu'nun 25.01.1984 gün 3/1 sayılı kararı uyarınca feshin ileriye etkili sonuç doğuracağının kabul edildiği- Feshin geriye etkili olması durumunda, sözleşme hiç yapılmamış (yok) farz edilerek hüküm doğuracağından taraflar karşılıklı olarak birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerince geri alabileceği, ileriye etkili fesihte sonucun farklı olduğu, burada arsa sahibinin yüklenicinin gerçekleştirdiği inşaat oranında arsa payını devretmekle yükümlü olmakla beraber yüklenicinin kusuru nedeniyle uğradığı zararların ödenmesini de isteyeceği, ancak, gerek Daire, gerekse Hukuk Genel Kurulu Kararlarında, akdin ileriye etkili feshedilebilmesi için inşaat seviyesinin %90 ve üzeri orana ulaşmış olması gerekeceği- Mahkemece, dava konusu inşaatla ilgili, işlem dosyası, tasdikli projeler ve ruhsatlar getirtildikten sonra, konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılıp, inşaatın son olarak geldiği seviye, sözleşme ve projesine göre eksik imalâtlar, yapının yasal hale getirilmesi için ne gibi iş ve işlemler yapılması gerektiği ve bunlar için gerekli olan masraflar tespit edilerek, eksikliklerin ve yapının yasal hale getirilmesi için gerekli olan masrafların davalı yüklenicinin mirasçıları tarafından depo edilmesi yoluyla sözleşmenin ileriye etkili olarak feshine karar verilmesi, aksi takdirde, sözleşmenin geriye etkili olarak feshi gerektiği sonucuna varılması halinde, davacı arsa sahibince, sözleşme ile yükleniciye devredilen, yüklenici tarafından da davalılara devredilen bir kısım arsa paylarının tapusunun iptali de talep edildiğinden sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshi halinde tarafların karşılıklı ifa yükümlülüğünden kurtulacakları ve daha önce ifa ettikleri edimleri kusurlu olsalar bile sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sözleşmenin tasfiyesi kapsamında geri isteyebilecekleri- Yüklenici tarafından, fesih anına kadar arsa sahibinin malvarlığına giren yararlı ve imar mevzuatına uygun olan imalatın parasal karşılığının ödenmesinin talep edilebileceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı gecikme tazminatı alacağının tahsili istemine ilişkin davada zamanaşımı süresinin bağımsız bölümün teslim edildiği tarihten değil, teslim edilmesi gereken tarihten itibaren başlayacağı- Arsa sahibinin teslim edilmesi gereken tarihteki gecikilen her ay için zararını davayla isteyebileceğine göre her geçen ay zararının o ayın sona ermesiyle istenebilir (muaccel) hale geleceği-
Arsa sahibinin nama ifa talep etmesi halinde, aynı zamanda sözleşmenin aynen ifasını ve tasfiyesini de talep etmiş kabul edileceği- Davacıların, sözleşme kapsamında kalan eksik işlerin tamamlanması, yapı ruhsatı alınması için yapılacak giderlerin ödenmesi, yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçlarının ödenmesi ve yapı denetim şirketine bedel ödenmesine yönelik taleplerin tamamı, sözleşmenin aynen ifası kapsamında kalan, tasfiyeye yönelik talepler olup TBK. mad. 113/1'de yer alan "yapma borcu" ibaresinin, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde sadece eksik inşaatın yapılması şeklinde değil; sözleşme gereğince yüklenici tarafından inşaatla ilgili yapılması gereken tüm işlemlerin yapılması şeklinde anlaşılması gerektiği- Talebe rağmen, yüklenicinin sözleşmeden kaynaklanan Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borcun ödenmesi ile yapı denetim şirketine hizmet bedeli ödenmesi için arsa sahibine nama ifa kapsamında yetki verilmemesinin hatalı olduğu- Yükleniciye ait 2 bağımsız bölümün birlikte satılması halinde nama ifanın ancak gerçekleştireceği düşünülerek her iki bağımsız bölümün satışına karar verilmesi gerektiği- Satışına izin verilen bağımsız bölüm satış bedelinin hüküm fıkrasında sayılan eksik işlerin tamamlanması ve hüküm anında tam olarak miktarı belli olmayan yapı denetim bedeli ve SGK borçları için avans olarak davacı tarafa verilmesi ve artan kısmın yüklenici hesabına aktarılmasına karar verilmesi gerekirken eda şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğu, nama ifaya ilişkin infazın ne şekilde yapılacağının esas alınan rapora atıf yapılarak veya hüküm yerinde gösterilmemesinin de isabetsiz olduğu-
Dava 1086 sayılı HUMK. döneminde kısmi olarak açılmış olup belirsiz alacak davası olduğu gerekçe gösterilerek zamanaşımı definin dikkate alınmaması hatalı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu- Dava konusu alacaklardan fazla mesai ücreti, ulusal bayram-genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti ve yıllık izin ücreti alacakları beş yıllık zamanaşımına tabi olup fesih tarihinin 23/02/2004, ıslah tarihinin ise 18/03/2013 olması karşısında dava dilekçesi ile talep edilen miktarlar hariç sözü edilen alacak kalemleri zamanaşımına uğramış olup belirtilen alacaklar yönünden sadece dava dilekçesinde istenen miktarların hüküm altına alınması gerektiği-
Davacı arsa sahipleri ise, BK.'nun 106. (TBK md. 125/2) maddesindeki seçimlik haklarından sözleşmenin feshi yönünde talepte bulunduğu ve buna yasal olarak hiçbir engel bulunmadığı halde, mahkemece, davacıların ancak nama ifa talep edebileceğinden bahisle davanın reddi doğru olmadığından, mahkemece, sözleşmede, yapı kullanma izninin alınmasının yüklenicinin sorumluluğunda olduğu dikkate alınarak ve bilirkişi raporu alınmak suretiyle inşaatın sözleşme, ruhsat ve eklerine uygun olarak yapılıp yapılmadığı da belirlenerek, inşaatın seviyesi ile bu seviyeye göre yüklenicinin hakettiği ve haketmediği bağımsız bölümlerin belirlenerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekeceği-
Tanzim yeri olarak idari birim adının yazılması yeterli ve zorunlu olup, ayrıca adres gösterilmesi mecburiyeti bulunmadığı- Kısaltılmış olarak yazılan keşide yerinin kabul edilebilmesi için bunun belirgin ve duraksamaya mahal bırakmayacak bir yeri göstermesi gerektiği- Bono vasfı bulunmayan dayanak belge yönünden genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerekeceği-