Davacı şirketin paylarının devri hususunda yapılan sözleşmeye dayalı alacak istemine ilişkin davada, dava dışı şahıs ile davalılar arasında yapılan sözleşme üçüncü kişi yararına sözleşme niteliğinde olup, daha sonra noterde yapılan sözleşme nedeniyle geçersiz hale gelmeyeceğinden adi yazılı sözleşmenin tam üçüncü kişi yararına mı yoksa eksik üçüncü kişi yararına mı sözleşme olduğunun değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Eksik üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişinin sadece vaat eden tarafından teklif edilen ifayı kabul yetkisine sahip olup, buna karşılık ondan borcun ifasını isteme hakkına sahip olmadığı, bu tür sözleşmelerden yalnız vaat ettiren lehine alacak hakkı doğacağı, borcun üçüncü kişiye ifasını talep hakkının da vaat ettirene ait olduğu- Tam üçüncü kişi yararına sözleşmelerde üçüncü kişinin, vaat edilen edimin ifasını talep yetkisine sahip olduğu, tam üçüncü kişi yararına sözleşmeden doğan borcun da üçüncü kişiye ifa edileceği, sözleşmede aksine bir hüküm yoksa bu yetkinin vaat ettirene de tanınması gerektiği- Gerek eksik gerekse tam üçüncü kişi yararına sözleşme olsun, borcun ancak üçüncü kişiye ifasının istenebileceği-
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada davacı dava dilekçesinde sonraki satış yapılan kişilerin belirlenemediğini, belirlenmesi halinde davaya dahil edileceğini belirtmiş olup, mahkemece dava konusu araçları satın alanların son malike kadar isimleri belirlenmiş olarak, davacıya dava dahili sağlanması için süre verilmesi ve taraf teşekkülü sağlandıktan sonra tüm kayıt malikleri yönünden TBK'nun 19. maddesindeki muvazaa olgusunun araştırılarak var olduğunun saptanması halinde davanın kabulüne, tümü yönünden muvazaanın varlığının ispatlanmaması halinde dava bedele dönüşmeyeceğinden reddine karar verilmesi gerektiği- Pakalı araç hurdaya ayrılmadan önce satılmış olup, hurda demir olarak ekonomik bir değer ifade ettiğinden salt hurdaya ayrılmış olması gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi de isabetsiz olduğu-
Aynı parselin iki ayrı geçit hakkı ile yükümlü tutulması sonucu taşınmazın ekonomik kullanım bütünlüğü bozulacağı, bu şekilde geçit hakkı kurulmasının, komşuluk hukuku ilkelerine ve taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibine ve en az zarar verecek yerden geçit hakkı kurulması ilkesine aykırı olduğu- Bu tür davalarda uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince öncelikle yüzölçümü daha büyük olan parseller üzerinden geçit kurulmasının tercih edilmesi gerektiği- Mahallinde yeniden keşif yapılarak başka parsellerden geçit alternatiflerinin araştırılması, dava dilekçesinde talep edilen yer dışında başkaca güzergahların tespiti halinde bu güzergahlardaki parsel maliklerinin davaya katılmalarının sağlanması, taşınmazın geçit hakkı kurulan kısmının değeri keşif tarihi itibari ile belirlenmesi, saptanan bu bedel depo ettirildikten sonra sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği-
Maliki olduğu 101 ada 198 ve 538 parsel sayılı taşınmazlara davalı şirketin kömür çıkarmak, hafriyat çalışması yapmak suretiyle müdahalede bulunduğunu ileri sürerek elatmasının önlenmesine ve taşınmazın eski hale getirilmesine-
Dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen ve fakat davacının son işvereni olduğu anlaşılan şirketin davaya dahil edilmesinin, klasik anlamda "dahili dava" işlemi olmayıp, "hasımda yanılmanın giderilmesi" (HMK. mad. 124) olduğundan, bu davalının gerekçeli karar başlığında davalı yerine "dahili davalı" olarak gösterilmesinin hatalı olduğu ve mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul olarak edildiği- Kendisine dava yöneltilen şirket vekilinin, ilk defa katıldığı duruşmada vekalet sunduğu, talep artırım dilekçesinin de bu duruşmada elden tebliğ edildiği uyuşmazlıkta, dava dilekçesinin davalı şirkete tebliğ edilmeden yargılamaya devam edilmesinin hatalı olduğu; kendisine önceden tebligat yapılmamışsa davadan duruşmaya katıldığı celse haberdar olduğunun kabulü ile davaya karşı süresinde yaptığı zamanaşımı def'inin değerlendirilmesi gerektiği-
HMK mad. 124 uyarınca maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği-
Dahili dava suretiyle bir kişiye taraf sıfatı verilmesi mümkün olmadığı gibi davada 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 124. maddesinin de uygulama imkanı bulunmadığından, kayıt malikinin mirasçıları açısından davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu usûl kuralına riayet edilmeden yargılama sürdürülerek sonuca gidilmesi isabetli olmadığı gibi davacıya ait parselin iptali yönünde istek olmamasına rağmen söz konusu parselin tapusunun kısmen iptal edilmesinin de doğru olmadığı-
Davanın yanlış tarafa yöneltilmiş olması temsilcide yanılma olarak kabul edildiğinden, öncelikle davacıya süre verilerek dava dilekçesinin doğru tarafa tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra uyuşmazlığın esasının incelenmesinin gerektiği-
Davacının, davalı Belediye görevlilerinin yasaya aykırı şekilde imar durumu ve inşaat ruhsatı verdiğini, belirtilen idari işlemlerin mevzuata aykırılıklar nedeniyle idare mahkemesi tarafından iptal edildiğini, bu nedenle de imara aykırı hale gelen binanın yıkılmak zorunda kalındığını, binası yıkılan vatandaşın oluşan zararın tazmini için İdare Mahkemesinde açmış olduğu davanın kabulü üzerine de icra takip dosyasına ödeme yapılmak zorunda kalındığını belirterek açtığı kurum zararı nedeniyle rücuen tazminat istemine ilişkin davada, İmar Kanununun ilgili maddelerine aykırı olarak idare adına ihdas etme kararında ve yapı ruhsatında imzaları bulunan görevliler ile anılan parsele imar durumu veren Belediye Başkanı'nın ve diğer davalıların oluşan zarardan sorumlu oldukları belirlenip rücuya esas kusur oranları da belirlendiğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davacı tarafından Sigorta B. Gözetim Merkezi internet sitesinde sorgulama yaparak ulaştığı sonuca göre davayı açmış ancak sigorta şirketinin yanlış gösterilmiş olması, HMK mad.124/4 uyarınca kabul edilebilir bir hataya dayandığından taraf değişikliğine izin verilmesi gerektiğinin-