Mahkemece usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulduğu anlaşıldığından, mahkemece; dava dilekçesi ve tensip tutanağının davalıya usulüne uygun tebliği yapılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra, işin esası ile ilgili inceleme ve araştırma yapılarak, oluşacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, davalıya savunma hakkı ve duruşmalara katılma imkanı tanınmadan, 6100 sayılı HMK’nın 27.maddesine aykırı olarak, hukuki dinlenilme hakkının kullanılmasına imkan verilmeden, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, davacı vekiline HMK. m. 124 gereği taraf değişikliği talep edip etmeyeceğinin sorulduğu, davacı vekili tarafından davalı şirket taraf olmaktan çıkarılarak başka bir şirkete davanın yöneltildiği görüldüğünden, mahkemece, HMK. 124/4. maddesi gereğince taraf olmaktan çıkarılan şirket yönünden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Dava tarihinde davalı ölü ise de karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK'nın 124/3 maddesi gözetilerek mirasçıların davaya dahil edilip edilmeyeceği hususu hakkında davacı tarafça talepte bulunma hakkı ve talep sonucunda dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği durumu değerlendirilmeden re'sen celse açmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Tapu iptali ve tescil davalarının kayıt malikine karşı açılacağı, eldeki davada, davanın R.,S. ve D.’a karşı açıldığı, bilahare R. ve S. davalı olmaktan çıkarılarak Serman ve D.'nın davaya dahil edildiği, dava tarihi itibariyle R. ve S.'in kayıt maliki olmadığı, usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmayıp, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği gibi, hakkında hüküm kurulmasına da olanak olmadığı, kaldı ki, Serman ve D.’ya yapılan temliklerin tarihleri de gözetildiğinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 124. maddesinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, tüm bu açıklamalar karşısında, Serman ve D. aleyhine usulüne uygun bir dava açıldığının söylenemeyeceği-
mahkemece, Hukuk Muhakemesi Kanunu'nda dava açıldıktan sonra diğer kişilerin davaya dahil edilmek suretiyle davalı sıfatını kazanması ve husumetin bu kişilere yöneltilmesi konusunda bir düzenleme yer almadığı gözetilmeden, adı geçen şirketin dahili davalı olarak kabulü ile hakkında hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Mahkemece; konusunda uzman kişilerden seçilecek bilirkişi heyeti aracılığı ile yanan ağaçlar nedeniyle uğranılan gerçek zararın olay tarihindeki değerler üzerinden tespit ettirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, zarar kapsamının belirlenmesinde gerçek zarar ilkesine uygun olmayan hesaba dayalı bilirkişi raporu esas alınarak hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve tazminat talepleri- Mahkemece davacının taraf değişikliği talebi konusunda bir değerlendirme yapılmaksızın aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddedildiği, ancak, HMK' nın 124.maddesi gereğince şartları oluştuğu taktirde davada her iki tarafın da değiştirilmesinin mümkün olduğu-
Davanın, bitkisel ürün sigortası poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu, mahkemece, husumetin Tarsim'e yöneltilmesi gerektiğinden bahisle pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verildiği, ancak, davacı vekilinin dilekçe ile husumetin Tarsim'e yöneltildiği, bu durumda davacı talebinin 6100 sayılı HMK'nın 124. maddesi uyarınca değerlendirilmesi gerekeceği-
Davacı şirketin paylarının devri hususunda yapılan sözleşmeye dayalı alacak istemine ilişkin davada, dava dışı şahıs ile davalılar arasında yapılan sözleşme üçüncü kişi yararına sözleşme niteliğinde olup, daha sonra noterde yapılan sözleşme nedeniyle geçersiz hale gelmeyeceğinden adi yazılı sözleşmenin tam üçüncü kişi yararına mı yoksa eksik üçüncü kişi yararına mı sözleşme olduğunun değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Eksik üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişinin sadece vaat eden tarafından teklif edilen ifayı kabul yetkisine sahip olup, buna karşılık ondan borcun ifasını isteme hakkına sahip olmadığı, bu tür sözleşmelerden yalnız vaat ettiren lehine alacak hakkı doğacağı, borcun üçüncü kişiye ifasını talep hakkının da vaat ettirene ait olduğu- Tam üçüncü kişi yararına sözleşmelerde üçüncü kişinin, vaat edilen edimin ifasını talep yetkisine sahip olduğu, tam üçüncü kişi yararına sözleşmeden doğan borcun da üçüncü kişiye ifa edileceği, sözleşmede aksine bir hüküm yoksa bu yetkinin vaat ettirene de tanınması gerektiği- Gerek eksik gerekse tam üçüncü kişi yararına sözleşme olsun, borcun ancak üçüncü kişiye ifasının istenebileceği-
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada davacı dava dilekçesinde sonraki satış yapılan kişilerin belirlenemediğini, belirlenmesi halinde davaya dahil edileceğini belirtmiş olup, mahkemece dava konusu araçları satın alanların son malike kadar isimleri belirlenmiş olarak, davacıya dava dahili sağlanması için süre verilmesi ve taraf teşekkülü sağlandıktan sonra tüm kayıt malikleri yönünden TBK'nun 19. maddesindeki muvazaa olgusunun araştırılarak var olduğunun saptanması halinde davanın kabulüne, tümü yönünden muvazaanın varlığının ispatlanmaması halinde dava bedele dönüşmeyeceğinden reddine karar verilmesi gerektiği- Pakalı araç hurdaya ayrılmadan önce satılmış olup, hurda demir olarak ekonomik bir değer ifade ettiğinden salt hurdaya ayrılmış olması gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi de isabetsiz olduğu-
Aynı parselin iki ayrı geçit hakkı ile yükümlü tutulması sonucu taşınmazın ekonomik kullanım bütünlüğü bozulacağı, bu şekilde geçit hakkı kurulmasının, komşuluk hukuku ilkelerine ve taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibine ve en az zarar verecek yerden geçit hakkı kurulması ilkesine aykırı olduğu- Bu tür davalarda uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince öncelikle yüzölçümü daha büyük olan parseller üzerinden geçit kurulmasının tercih edilmesi gerektiği- Mahallinde yeniden keşif yapılarak başka parsellerden geçit alternatiflerinin araştırılması, dava dilekçesinde talep edilen yer dışında başkaca güzergahların tespiti halinde bu güzergahlardaki parsel maliklerinin davaya katılmalarının sağlanması, taşınmazın geçit hakkı kurulan kısmının değeri keşif tarihi itibari ile belirlenmesi, saptanan bu bedel depo ettirildikten sonra sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği-