Usul hukukumuzda dahili dava müessesesi bulunmayıp, HUMK'nun 49-52 nci maddeleri (6100 S.HMK.md.61 vd.) uyarınca, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kişi, dava açıldıktan sonra ihbar ya da dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatını kazanamayacağı gibi, ıslah yoluyla dahi davada taraf değişikliğinin olanaklı bulunmadığı ve husumetin mahkemece re'sen dikkate alınması gerektiği gözetilmeden hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan ve davada taraf sıfatı taşımayan dahili davalı konumundaki şirket hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı tarafından davanın önce gerçek şahıs şirket temsilcisi aleyhine açıldığı, kararın bozulması üzerine ise davalı şirkete yöneltildiği, fakat şirket temsilcisi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği, taraf sıfatı kalmayan şirket temsilcisi hakkında HMK'nın 124 son maddesi gereğince karar verilmemesinin isabetli olmadığı, öte yandan davalının 5580 sayılı kanuna tabi, davacının da aynı kapsamda iş sözleşmesi ile çalışan eğitim elemanı olduğu, özel eğitim kurumları kanunu kapsamında çalışan davacıya izin yönünden MEB izin yönergesinin 7/10 maddesinin uygulanacağı, davalı şirket, davacı ile 5580 sayılı yasa kapsamında her öğretim ve eğitim yılı için bir yıllık yenilenen sözleşme imzalamasına rağmen, okullar tatil olduğunda kayden davacının çıkışını verdiği, okullar açıldığında da tekrar işe girişini yaptığı ve bu dönemi kuruma bildirmediği gibi ücretinin de ödenmediğinin anlaşıldığı, tatil zamanı ve izinli sayılan dönemin kuruma bildirilmemesi ve ücretinin ödenmemesinin sözleşme ve yasa hükmüne aykırı olduğu, davacının eğitim elemanı olarak tatil dönemi için ücrete hak kazandığı, bu dönemde iş sözleşmesinin askıda olduğu gerekçesiyle hizmet süresinin eksik tespiti ile ücretin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, eski hale getirilmesi ve ecrimisil istekleri-
Usul hukukumuzda dahili dava müessesesi bulunmayıp, HUMK'nun 49-52 nci maddeleri (6100 S.HMK.md.61 vd.) uyarınca, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kişi, dava açıldıktan sonra ihbar ya da dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatını kazanamayacağı gibi, ıslah yoluyla dahi davada taraf değişikliğinin olanaklı bulunmadığı ve husumetin mahkemece re'sen dikkate alınması gerektiği gözetilmeden hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan ve davada taraf sıfatı taşımayan dahili davalı konumundaki kurum hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İşe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayandığının belirlenmesi halinde mahkemece davanın hemen reddedilmemesi, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmesi; verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmesi, aksi halde davanın usulden reddedilmesi gerektiği- Taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına yönelik olarak yapılacak inceleme sonucunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna aykırı olarak kurulması veya muvazaaya dayanması nedeni ile feshin geçersizliğine yönelik kararın gerçek işveren hakkında kurulması, geçersiz veya muvazaaya dayalı ilişkinin diğer tarafı hakkında sıfat yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi; HMK mad. 327/2 uyarınca taraf sıfatı olmadığı halde davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltarak kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verdiği için, davanın sıfat yokluğu nedeni ile hakkındaki davanın reddine karar verilen taraf lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi gerektiği-
Takip tarihinden önce muris borçlunun vefat ettiği, takibin usulünce mirasçılara yöneltilmesinin istenmesi gerekirken, bu husus yerine getirilmeksizin, icra müdürlüğünce, doğrudan mirasçılara ödeme emri tebliğ edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- İİK'nun 53/1. maddesi uyarınca borçlunun ölümü ile birlikte (3) günlük sürenin bitiminden itibaren başlayacak olan TMK'nun 606. maddesinde yazılı süre geçmeden mirasçılar aleyhine takip yapılmasının da mümkün olmadığı-
Geçit hakkı tesisine ilişkin davalarda aleyhine geçit kurulacak taşınmazların zorunluluk olmadıkça bölünmemesi, ekonomik kullanım bütünlüğünün bozulmaması gerektiği- Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması gerektiği-
Davalı Kurumca olayın iş kazası olduğundan bahisle yapılan masrafların istenilmesine ilişkin kurum işleminin iptali, olayın iş kazası olmadığının tespiti ve davalı Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemi- Husumet konusunun, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği- Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkimin karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceği-
Bozma sonrasında davacılar tarafından eksik harcın ikmal edilmesinin vekalet ücreti bakımından davalı aleyhine hukuki bir durum yaratmayacağı- Davacıya ait bağımsız bölümün vaziyet planındaki yerinin belirlenmesi, davalıya ait binanın bu alanda kalıp kalmadığının, ya da ne kadarının tecavüzlü olduğunun açıklığa kavuşturulması, infaza elverişli bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği-
Husumet konusunun, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği- Meslekte kazanma gücünün tespiti ile gelir bağlanmasına yönelik davada alınacak karar ile, iş kazası sonucu bağlanan gelirin miktarında değişiklik meydana gelebilecek, işverenin kusurlu olması halinde Kurumca işverene rücu edilecek olması, davanın işverenin de hak alanını ilgilendirmesi nedeniyle, HMK. mad. 124. uyarınca usulüne belirlenecek işveren kişi veya kişilere husumet yöneltilerek deliller toplandıktan sonra sonuca göre hüküm kurulması gerektiği-