Takip dayanağı senedin lehdarı olan ve ihtiyati haciz talep dilekçesinde adı yazan şirketin, ihtiyati haciz kararında ve icra takibinde adının farklı olarak yanlış yazılmasının maddi hataya müstenit olduğu, bu maddi hatanın giderilmesinin HMK m. 124/3 kıyasen uygulanarak mümkün olduğu-
Belirsiz alacak davası türünde açılan davada, davalı ile dava dışı işveren arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu iddia edilerek, davalı bünyesinde aynı görev ve kıdemde çalışan emsal işçilere ödenen ücretin davacıya da ödenmesi gerektiği ve sağlanan diğer tüm mali haklardan davacının da yararlanması gerektiği belirtilerek, aylık ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, ikramiye ve ilave tediye, sosyal yardım, ek tazminat, vardiya zammı, yol ve yemek ücreti alacakları talep edilmiş olup, mahkemece fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları dışındaki talepler bakımından, davanın belirsiz alacak davası açılamayacağı kabul edilerek hukuki yarar yokluğundan usulden ret kararı verilmiş olsa da davacı vekili, delilleri arasında, emsal işçi ücret ve mali haklarının belirlenmesi noktasında davalı kayıtlarına dayanmış olup, talebin haklı görülmesi ihtimalinde, emsal işçiye ödenen ücret ve sağlanan hakların tespit edilerek işçilik alacaklarının miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesi, karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale gelebileceğinden verilen usulden ret kararının verilen alacaklar yönünden de, isabetsiz olduğu; işin esasına girilmesi gerektiği- Maden sahası ruhsat sahibinin ve bu saha ile ilgili imzalanan sözleşmenin tarafının Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu olması karşısında, Ege Linyitleri İşletmesi Müessese Müdürlüğü’nün taraf sıfatına haiz olmadığı bilinerek, dava dilekçesinde davalı tarafın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı-
Dava konusu taşınmazın muris babalarına ait olduğundan bahisle terekeye iadesine dair mirasçılardan birisi tarafından açılan dava sırasında, davacı mirasçının tereke temsilcisi olarak atandığına ilişkin kesinleşen sulh hukuk mahkemesi kararının dosyaya sunulmasına rağmen mahkemenin, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı yönündeki gerekçesi, diğer yandan nizalı taşınmazı kadastro tespitinin kesinleşmesinden sonra ancak dava tarihinden önce devralan şahıs dava dilekçesinde hasım olarak gösterilmemiş ise de; davacı bu parsel yönünden taraf değişikliği talebinde bulunduğundan, mahkemece 6100 sayılı HMK'nın 124/3.madde ve fıkra hükmü esas alınarak bir değerlendirme yapılması gerektiği-
Kira alacağının tahsiline yönelik başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemi- Kooperatif başkanlığını temsilen kooperatif başkanı adına başlatılan icra takibi ve kooperatif başkanı adına açılan dava-
İcra müdürlüğünce yasanın İİK mad. 149/b (emredici) hükmüne rağmen taşınmazı takip tarihinden önce satın alan yeni malike icra emri gönderilmemesi ve dolayısı ile taşınmazın yeni malikine itiraz ve def ilerini ileri sürme hakkı verilmemesinin yasaya aykırı olduğu- Somut olayda, ihale konusu edilen ipotekli taşınmazı takipten evvel satın alanın, asıl borçlu yanında borçlu olarak gösterilmeden takip yapıldığı, tapu kayıtlarının getirtilmesi üzerine icra müdürlüğünce durumun fark edilerek, adı geçen malik takibe dahil edilmeden sadece bildirim yapılarak, kıymet takdiri ve satış ilanı tebliğ edilmek sureti ile satışın yapıldığı görülmekle, ipotek veren üçüncü kişi ile asıl borçlu arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğundan bu husus, mahkemece re'sen göz önünde bulundurulması gerektiği, üçüncü kişiye satış ilanı tebliğ edilmesinin usulsüz olan icra takibini usulüne uygun hale getirmeyeceği, üçüncü kişinin usulünce takibe dahil edilmediği halde takibin yürütülmesi ve taşınmazın ihale yoluyla satılması doğru olmadığından mahkemece ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
1. HD. 07.11.2016 T. E: 12380, K: 10142-
Taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemi- Maddi hata sonucu davalının adının dava dilekçesine yanlış yazılması ve bu yanlışlığın da davacı tarafından düzeltilmesinin "hasım değiştirme" olarak kabul edilemeyeceği- Mirasın reddi halinde, buna ilişkin mahkeme kararı nazara alınarak davalıların pasif husumet ehliyeti yönünden değerlendirme yapılması gerektiği-
Kambiyo senedinde sıfatı olmayan (tüzel) kişi tarafından alınan ihtiyati haciz kararı ve buna bağlı olarak başlatılan icra takibinin, unvanın kısmen benzemesi nedeniyle yapılan maddi hatanın düzeltilmesi suretiyle gerçek hak sahibi tarafından HMK. mad. 124 çerçevesinde ve iradi taraf değişikliği ilkeleri uyarınca takibe devam edilebileceği-
Usul hukukumuzda dahili dava müessesesi bulunmayıp, HUMK'nun 49-52 nci maddeleri (6100 S.HMK.md.61 vd.) uyarınca, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kişi, dava açıldıktan sonra ihbar ya da dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatını kazanamayacağı gibi, ıslah yoluyla dahi davada taraf değişikliğinin olanaklı bulunmadığı ve husumetin mahkemece re'sen dikkate alınması gerektiği gözetilmeden hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan ve davada taraf sıfatı taşımayan dahili davalı konumundaki şirket hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı tarafından davanın önce gerçek şahıs şirket temsilcisi aleyhine açıldığı, kararın bozulması üzerine ise davalı şirkete yöneltildiği, fakat şirket temsilcisi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği, taraf sıfatı kalmayan şirket temsilcisi hakkında HMK'nın 124 son maddesi gereğince karar verilmemesinin isabetli olmadığı, öte yandan davalının 5580 sayılı kanuna tabi, davacının da aynı kapsamda iş sözleşmesi ile çalışan eğitim elemanı olduğu, özel eğitim kurumları kanunu kapsamında çalışan davacıya izin yönünden MEB izin yönergesinin 7/10 maddesinin uygulanacağı, davalı şirket, davacı ile 5580 sayılı yasa kapsamında her öğretim ve eğitim yılı için bir yıllık yenilenen sözleşme imzalamasına rağmen, okullar tatil olduğunda kayden davacının çıkışını verdiği, okullar açıldığında da tekrar işe girişini yaptığı ve bu dönemi kuruma bildirmediği gibi ücretinin de ödenmediğinin anlaşıldığı, tatil zamanı ve izinli sayılan dönemin kuruma bildirilmemesi ve ücretinin ödenmemesinin sözleşme ve yasa hükmüne aykırı olduğu, davacının eğitim elemanı olarak tatil dönemi için ücrete hak kazandığı, bu dönemde iş sözleşmesinin askıda olduğu gerekçesiyle hizmet süresinin eksik tespiti ile ücretin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-